“İSRAFI ÖNLERSEK DÜNYADA AÇLIK DİYE BİR SORUN KALMAZ”
“GIDANI KORU SOFRANA SAHİP ÇIK KAMPANYAMIZA TÜM ÜLKELERDEN DESTEK BEKLİYORUM”
“GELECEĞE NEFES KAMPANYASI SINIRLARIN ÖTESİNE TAŞINDI”
İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı (Islamic Organization for Food Security-IOFS) 3. Genel Kurulu “İİT Bölgesinde Gıda Güvenliğinin Dayanıklılığının Geliştirilmesi” temasıyla Türkiye’nin ev sahipliğinde yapıldı.
Toplantıya 28 IOFS üyesi, 15 İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi olmak üzere toplam 43 ülke, FAO dahil 18 uluslararası ve bölgesel kuruluştan toplamda 160 üzerinde temsilci katıldı.
IOFS 3. Genel Kurulu Bakanlar Oturumu Oturumu’nda bir konuşma yapan Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli ise bir sonraki Genel Kurul’a kadar İslam Gıda Güvenliği Teşkilatı’nın (IOFS) Başkanı olarak seçilen Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmekten büyük mutluluk duyduğunu dile getirdi.
Pandeminin ciddi sağlık sorunlarının yanı sıra ekonomiden ticarete, eğitimden tarıma kadar hayatı derinden etkilediğini belirten Pakdemirli, Türkiye’nin kendi vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamanın yanında 156 ülke ve 9 uluslararası kuruluşun destek taleplerine de müspet cevap verdiğini ve salgınla mücadele çabalarında dost ve kardeş ülkelerinin yanında olduğunu söyledi.
Covid-19 salgınının gıda güvenliğinin ve gerekli besleme standartlarının karşılanması gerektiğinin önemini gösterdiğini anlatan Pakdemirli, şöyle konuştu:
“Dünyanın en büyük ikinci hükümetlerarası örgütü olan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), İslam dünyasının kolektif sesi olma amacıyla barış ve kalkınma için biraraya gelmektedir. Kuruluşundan günümüze kadar Türkiye ile İİT arasındaki ilişkiler her zaman güçlü olmuş ve önemini korumuştur. Müslüman ülkelerin ekonomik ve bilimsel gelişimine katkıda bulunmayı hedefleyen İİT’de aktif rol almaktan gurur duyuyoruz. İİT bölgesinde bir gıda güvenliği teşkilatının kurulması hususu ilk kez 2011 yılında gündeme gelmiş ve IOFS’nin kurulması ile önemli bir adım atılmıştır. Son yıllarda gıda krizleri, pandemi ve çekirge istilası gibi beklenmedik olaylar nedeniyle tarım ve gıda güvenliği konuları gündemin üst sıralarına yükselmiştir. Daha önce tarıma ve gıda güvenliği odaklı çalışmayan platformlarda bile bu konulara öncelik verilmekte ve ortak çözümler aranmaktadır. Çözüme ulaşmak için ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeyde tüm paydaşların bir araya gelerek işbirliği içerisinde çalışması gerektiğine inanmaktayım.”
Araştırmalara göre 2018 yılında İİT Üye Devletlerinde 64,5 milyon insanın akut açlık sorunu ile karşı karşıya olduğunu dile getiren Pakdemirli, dünyada ise 820 milyondan fazla insanın yetersiz beslendiğini söyledi.
Dünyada tarıma ayrılan arazi miktarının sınırlı olduğuna işaret eden Pakdemirli, yeterli gıda ve beslenmeye erişimin giderek daha karmaşık ve zorlu hale geldiğini, artan gıda fiyatlarının özellikle gelişmekte olan ülkelerde finansal ve siyasi istikrara zarar verebildiğini belirtti.
Barış ve istikrarın sağlanması için tarım ve gıda güvenliği alanındaki potansiyelin harekete geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Pakdemirli, su, toprak ve enerji sektörlerindeki son gelişmelerin, küresel gıda güvenliğine ilişkin endişeleri artırdığını dile getirdi.
İİT’nin dünyanın farklı bölgelerinde 57 üye ülkesi bulunduğunu söyleyen Pakdemirli, “Dört kıtada yer alan İİT üye ülkeleri, sadece toprak yapısı ve doğal kaynaklar açısından değil, aynı zamanda ekonomik ve tarımsal kalkınma düzeyi açısından da farklılık göstermektedir. Ülkeler arasında gıda güvensizliği ve yetersiz beslenme konularında önemli farklılıklar oluşmaktadır. Bazı ülkeler obezite gibi dengesiz tüketimden kaynaklanan sorunlarla uğraşırken, diğerleri yetersiz beslenme ile mücadele etmektedir.” Dedi.
Birçok ülke için tarımın gelir getirmek, refahı arttırmak ve açlığı ortadan kaldırmak için kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Pakdemirli, bazı İİT ülkelerinin ise dünya çapında başlıca öneme sahip tarımsal ürünlerin en büyük üreticileri arasında yer aldığını söyledi.
Suyun insan yaşamı için hayati ve ülkelerin gelişimi için temel bir gereklilik olduğunu ifade eden Pakdemirli, İKT üyesi ülkelerin genellikle su kısıtlamaları ve zorluklarla karşı karşıya bulunduğuna dikkati çekti.
Nüfus artışı, iklim değişikliği, hızlı kentleşme ve covid-19 gibi beklenmedik durumların su talebi üzerindeki baskıyı artırdığını dile getiren Pakdemirli, “Artan talep ve sınırlı su mevcudiyeti kaçınılmaz olarak gıda sistemlerinin sürdürülebilirliğini etkileyecek ve İİT ülkelerinin gıda güvenliği esnekliğini artırma yeteneğini etkileyecektir. Bu nedenle sulama tesislerini inşa ederken en modern verimli sistemleri tercih etmeliyiz” dedi.
2050 yılında dünya nüfusunun yaklaşık 10 milyar ulaşmasının beklendiğini ve nüfusu besleyebilmek için gıda üretiminin bugüne göre yüzde 60 artırılması gerektiğini belirten Pakdemirli, “Ancak sorun üretimden ziyade ülkelerin uyguladıkları yanlış politikalardan kaynaklanıyor. Bu nedenle gıda kaybına ve israfına karşı da mücadele etmemiz gerekiyor. Dünyada üretilen gıdanın üçte biri kayıp ya da israf edilmektedir. Eğer biz bu sorunu durdurabilirsek, dünyada açlık diye bir sorun kalmayacaktır. Gelir arttıkça, kaçınılmaz olarak tabağımızda daha fazla yiyecek bırakıyoruz.” İfadelerini kullandı.
FAO’nun 2020 yılı Gıda Güvensizliği Durumu Raporu’na göre, covid-19 pandemisi sebebiyle 2020 yılı sonuna kadar ilave 132 milyon insanın yetersiz beslenme sorunuyla karşı karşıya kalmasının beklendiğini anlatan Pakdemirli, şunları kaydetti:
“Bu anlamda (Mayıs 2020’de), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) işbirliğiyle “Gıdanı Koru-Sofrana Sahip Çık” adlı bir kampanya başlattık. Bu kampanyanın amaçları, ulusal ve uluslararası düzeyde gıda kayıpları ve israfı mücadele etme, gıda kaybı ve israfı konusunda kamuoyunda farkındalığı arttırma, dünyada, Türkiye’de ve diğer ülkelerde uygulanan gıda kayıpları ve israfıyla ilgili en iyi uygulamaları genişleterek bir rol model olma. Bu vesileyle, tüm IOFS Üye ülkelerini bu kampanyayı desteklemeye ve İİT bölgesi genelinde ortak eylemlerle gıda kaybını ve israfını azaltmaya davet ediyorum.”
BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmak için, geçen yıl Kasım ayında 13 milyondan fazla fidanın toprakla buluştuğu “Geleceğe Nefes” temasıyla yeniden ağaçlandırma kampanyası başlattıklarını söyleyen Pakdemirli, Türkiye’nin son 10 yılda orman alanlarını önemli ölçüde arttırdığını belirterek, 11 Kasım’da 35 ülkenin katılımıyla bu kampanyayı sınırların ötesine taşıdıklarını dile getirdi.
Bakan Pakdemirli, gelecek nesillerin daha sağlıklı, daha sürdürülebilir bir gıda ekosisteminde yaşamalarını sağlanması için de bu yıl “Atadan Toruna Tohum Seferberliği” adı altında kapsamlı bir yerli tohum kampanyası başlattıklarını ve 2023 yılında 2 milyon tonun üzerinde tohum üretmeyi planladıklarını söyledi.
Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, “İİT Bölgesinde Gıda Güvenliği Dayanıklılığının Arttırılması” konusunda Türkiye’nin sahip olduğu deneyim ve bilgi birikimini, İİT ülkeleri ile paylaşmaya her zaman açık olduğunu da sözlerine ekledi.