Dünya tarımı, kapitalist tekellere emanet edilirken, küçük çiftçilik tasfiye ediliyor. Et, süt, buğday, şeker pancarı, mısır gibi en temel gıda mallarının yanında pamuk gibi en temel sınai ürünlerin üretimi artık küresel ölçekli devlerin elinde. Sadece merkez kapitalist ülkelerde değil, artık Türkiye gibi çevre ülkelerde de köyden kente göç sürecinin sonuna yaklaşılırken Dünya nüfusunu beslemek giderek daha büyük bir soruna dönüşüyor. Bir yandan kente göçe zorlanan küçük çiftçiler kentte ucuz işgücü arzını oluşturuyor, bir yandan da küçük çiftçilerin bıraktığı topraklar büyük ölçekli tarım şirketleri tarafından kapatılıyor. Kentlere hapsedilmiş milyonlar ise önlerine gelen besinlere yabancılaşmış durumda.
Bu sürecin sonunda tasfiye edilen küçük tarım arazileri yerine geleneksel çiftçilikle ilgisi olmayan küresel gıda şirketleri büyük arazilerin peşine düşüyor. Bu arazilerin toplandığı en önemli kıta ise Afrika… Dünyada sadece son birkaç yılda 50 milyon hektarın üzerinde tarım arazisinin yabancı firmalara, ülkelere kiralandığı tahmin ediliyor. Bu büyüklük 780 bin kilometrekarelik Türkiye ’nin yüzölçümünün yüzde 64 ’üne karşılık geliyor. Bu toprakların da yüzde 70 ’i Afrika ’da. Sudan, Mozambik, Kongo, Kenya, Etiyopya gibi ülkeler topraklarını ucuza elden çıkaran ülkelerin başında geliyor. Bu ülkeler ya tarım arazilerini satıyor ya da 100 yıla varan sözleşmelerle kiralıyor.
Afrika, bu ülkeler ve küresel şirketler için biçilmiş kaftan. Zira dünyadaki tarım arazilerinin yüzde 20 ’ye yakını bu kıtada bulunuyor. Arazileri işleme maliyetleri geniş düzlüklere yayıldığı için ucuz. Afrika ’daki mevcut tarım alanlarının olası verimlilik ömrünün Avrupa ve dünyadaki diğer tarım alanlarına nispeten iki veya üç kat daha fazla olduğu dile getiriliyor. Kıtadaki işgücünün yüzde 65 ’i tarım işkolunda istihdam edilirken, Afrika ’nın gelirinin yüzde 30 ’undan fazlası da tarımdan sağlanıyor.
Tablo buyken, tarım arazisi sorunu yaşamayan, hatta mevcut tarım arazilerini kullanmayan Türkiye, tarımdaki küçük çiftçi düşmanı politikalar nedeniyle Afrika ’dan toprak kiralamaya başlamış durumda. Daha önce Sudan ’da 99 yıllığına kiralanan İstanbul ’un yüzölçümünün 1,5 katına karşılık gelen 780 bin 500 hektar tarım arazisinin yanında 2020 ’de de 1 milyon hektarlık tarım arazisi Nijer ’de kiralandı. Bu haliyle Türkiye, ne tarım arazisi sorunu yaşanan Körfez ülkelerine ne de nüfusunu besleme sorunu yaşayan Çin, Hindistan gibi milyarlarca insanın yaşadığı ülkelere benziyor. Küresel tarım tekellerine de sahip olmayan Türkiye, tüm bunlara rağmen gıda ihtiyacını Afrika ’dan karşılama stratejisi izliyor.
Türkiye ’deki tarım arazileri büyüklüğü ve çiftçi sayısı AKP ’nin çelişkili tarım politikasını teşhir ediyor. TÜİK verilerine göre 2002 ’de 41,1 milyon hektar olan ülkedeki toplam tarım arazisi büyüklüğü, 18 yılın sonunda 37,7 milyon hektara geriledi. Bu süreçte üretim yapılamayan toprak büyüklüğü yaklaşık 3,5 milyon hektar. Bu büyüklük neredeyse Konya ’nın yüzölçümüne eşdeğer. Kaldı ki, üzerinde üretim yapmaktan vazgeçilen tarım arazileri Sudan ve Nijer ’de kiralanan tarım arazilerinin 2 katı.
Yine TÜİK verilerine göre 2002 yılında tarımda istihdam edilen kişi sayısı 8 milyon 709 bindi. Bu sayı 2020 yılı eylül ayı itibariyle yüzde 41 ’lik azalmayla 5 milyon 132 bine düşmüş durumda. Üstelik aynı süreçte ülke nüfusu yaklaşık 20 milyon arttı.
2000 yılında yapılan genel nüfus sayımında köylerde 23 milyon 797 bin kişi yaşıyordu. Bu sayı 2012 ’de 17 milyon 178 bine geriledi. Başka bir ifadeyle sadece 12 yıl içinde en az 6 milyon kişi yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan kente sürüldü. 2012 ’de çıkarılan yasayla köyler mahalle oldu. 2013 ’te köy nüfusu böylece 6 milyon 633 bine geriledi. 2019 ’da ise bu sayı 6 milyon 3 bin. Yani son 7 yılda da köylerin yüzde 10 ’u boşaltıldı. Köylerdeki nüfus ise giderek yaşlanıyor. Nüfus projeksiyonlarına göre yakın zaman içinde tarımdaki istihdam 4 milyonun altına inerken, ülke nüfusu 100 milyona yükselecek. Buna karşılık hükümetin küçük çiftçiliği kurtaracak bir vizyonu bulunmuyor.
***
Çare 3 bin 500 km uzakta değil
Afrika’dan kiralanan topraklara ilişkin Hasat Dergisi’e değerlendirmede bulunan CHP Bursa Milletvekili ve Genel Başkan Tarım Politikaları Başdanışmanı Orhan Sarıbal, çarenin 3 bin 500 km uzakta olmadığını, ülkede Trakya’daki tarım arazilerinin 3 katı büyüklüğünde arazinin AKP döneminde ekilmediğini söyledi. Sarıbal:
“Dünya nüfusunun artması, küresel ısınma, iklim değişikliği ve gıda ihtiyacının artması sonucu emperyalist ülkeler, stratejik bir sektör olan tarımsal üretim konusunda, dünya gıda tekeli şirketleri aracılığıyla Afrika ’da arazi kiralıyor veya satın alıyorlar.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü ’nün (FAO) açıkladığı Gıda Fiyat Endeksi verilerine göre dünyada gıda fiyatları 7 aydır üst üste yükselmekte.
Ülke içerisinde hububat, baklagil, yağlı tohumlar ve endüstri bitkilerinde yeterli üretimi sağlamayan AKP, arz açığı olan ürünleri ithalatla karşılamakta. Üretim politikasızlığının sonucu ülke içerisinde 650 bin üreticinin tarımı bırakması sonucu 35 milyon dönüm arazi üretimden çıktı. Bu da Trakya ’daki tarım alanlarının 3 katından fazla tarım alanı ekilmiyor demek.
Yeni çıkış yolları arayan AKP bugün 3 bin 500 km uzakta olan Nijer ’den 10 milyon dönüm arazi kiralayarak tarımsal üretimi artırma peşinde.
Nijer ’de ilk etapta yem bitkisi üretimi planlanarak ülke içerisinde yem fiyatlarının düşürülmesi hedeflense de bu konuda yapılmış fizibilite raporu ortada yok. Bölgede iş yapan iş insanlarımız yatırım yapılsa dahi nakliye bedelleri nedeniyle maliyetli bir üretim olacağından çok rantabl bir üretim modeli olmayacağını söylemekte.
Biz öncelikle yurt içinde tarımsal üretimin ‘sürdürülebilir ’ limitleri tamamen kullanıldığında ve ülke insanın ihtiyacının karşılanamayacak hale gelmesi durumunda, diğer ülkeleri sömürge anlayışı olmadan, ortak bir sinerji yaratılarak tarımsal üretim yapılmasından yanayız”.