Tarım, insanlık tarihi boyunca küresel gelişmelerden en çok etkilenen veya küresel etkisi en fazla olan alan olmuştur. Klasik değerlendirmelerde kırsal alan uğraşısı kabul edilip, daha gelenekçi üretim yöntemleri olan bir alan olarak görülse de, tarım tüm dünyada doğrudan veya dolaylı etkilerini devam ettirmektedir.
Dr. Hayati Başaran
İklim değişikliği, küresel ısınma ve gıda fiyat hareketlerindeki oynaklık, günümüzde tarımcıların yanı sıra ekonomistler, politikacılar ve strateji üretenlerin de sıkça konuştuğu konu olmaktadır.
Gelişmiş ülkelere oranla Türkiye’de tarım sektörünün hem GSMH içindeki payı hem de istihdam oranı yüksek, buna karşın işletme ölçeği küçük ve verimlilik değeri düşüktür. Sektörde, sermaye birikimi yetersiz yabancı sermaye ilgisi azdır. Bu yapısal özellik nedeniyle piyasa koşulları oluşmamış ve pazarlama hala en önemli sorundur.
Türkiye, sıkça yaşadığı ekonomik ve mali krizleri ya dönemsel olarak uygulanan ya da süreklilik arz eden program esaslı politikalar uygulayarak yönetmiştir. Son yıllarda yaşanan mali ve ekonomik krizleri de önce istikrar programlarıyla yönetmiş, şimdilerde ise orta vadeli programla yönetmektedir. Son yıllarda uygulanan programlar sorunları önemli ölçüde çözebilmiş ve kurumsal yapıların da gelişmesiyle politikalar sonuçları itibariyle daha kolay izlenebilir ve değerlendirme yapılabilir hale gelmiştir. Ekonomi Programları içerik olarak dönemsel özellikler taşısa da ortak yanları tüm programlarda yapısal dönüşüm önerileri bulunmaktadır. Ekonomi Programlarında; tarım sektörünün önemine dikkat çekilmiş, sorunların yapısal olduğu vurgulanmış ve bir takım düzenlemelere ihtiyaca olduğu önerilmiştir.
Ülkelerin tarımsal üretim kaynaklarının niteliği ne olursa olsun temel besin ihtiyaçlarına yönelik talepleri karşılamak hükümetlerin birincil derecede görevleri arasında bulunmaktadır. Politik olarak tarımsal ürün ve gıda talebinin sınırlandırılması pek tercih edilmemektedir. Genellikle talebi baskılama yerine talebi karşılayacak uygulamalara yönelik politikalar tercih edilmektedir. Bunun sağlanmasında talep yönetimi etkili olmaktadır.
“Eylül’den sonra enflasyonda artış görünüyor”
Aktörlerin fazlalığı ve aralarındaki ilişkinin zayıflığı nedeniyle, tarım sektöründe etkin ve güvenilir bir koordinasyon sağlanamamakta ve nihai olarak tarım ürünleri piyasa isleyişinde sürekli istikrarsızlık görülmektedir. Bu nedenle politik karar alıcılar her bir aktörün menfaatini gözeten uygulamaları tercih etmektedir.
Türkiye’de tarımsal ürün ve gıda talebi konusunda piyasa sürecini etkin yönetecek bir kurumsal yapı bulunmamaktadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ağırlıklı olarak tarımsal kaynakların üretim boyutu ve gıda güvenliği konusuyla meşgul olmaktadır. Üretim değerleri üzerinden politikalarını belirlemektedir. Oysa tarım ürünleri piyasasında tarımsal arz kadar talepte belirleyicidir ve etkin şekilde yönetilmesi gerekir.
Örneğin dünyada gıda fiyatlarındaki oynaklıklar arz yönlü baskı kadar talep baskısıyla da ortaya çıkabilmektedir. Gıda fiyat hareketleri ülkelerin öncelikli sorunları arasında kabul edilir ve politik karar alıcalar tarafından hemen müdahale edilir. Müdahale yöntemleri sınırlı olup, hükümetler tüketici taleplerini karşılamayı mühim sayarak fiyatları baskılamayı ilk tedbir olarak uygularlar. Fiyat baskısı politik bir tercih olabilir ancak fiyatların nasıl baskılanacağı hususunda teknik değerlendirmelere ihtiyaç bulunur. Fiyatları baskılamak ithalat yoluyla sağlanabildiği gibi destekleme ve finansal politikalarla da oluşturulabilmektedir. Bu iki araçtan hangisinin tercih edileceği bile çoğu defa teknik altyapıdan yoksun olarak politik tercihle karar altına alınmaktadır.
Türkiye’de tarım ürünleri fiyatı üzerine birçok faktör etki etmektedir. İklim koşullarındaki olumsuz değişmeler yanında dünya piyasalarındaki gelişmelerden fiyatlar etkilenmektedir. Mevcut yapıda üretici, tedarikçi rolünü üstlenmekte, piyasa arz yönetimini düzenleyici kabiliyete sahip bulunmamaktadır. Bu sebeple başta fiyat olmak üzere piyasaya ilişkin gelişmelerin oluşumunu ve yönünü belirleyememekte ve gelişmelerden genelde olumsuz etkilenmektedir.
Küresel gıda fiyatları düşmeye devam ediyor.
Fiyatlardaki dalgalanmalar, ileriye ve geriye bağlantı etkisiyle tüm ekonomiyi etkilemektedir. Bu nedenle devlet, tarım ürünleri piyasalarına müdahale etmektedir. Müdahale yöntemi ne olursa olsun, taraflardan birini kısa sürede memnun etse de, orta ve uzun vadede kalıcı çözüm olamamaktadır. Çözümü, müdahale yerine sektörü düzenleme de aramak gerekir. Bu kapsamda gıda fiyatlarının istikrarsız sonuçlarına yine piyasa içinde çözüm üretilmeli sektör; fiyat, rekabet ve ürün arz yönüyle izlenmeli ve yönetilmelidir. Fiyat dalgalanmalarının olumsuz etkilerini gidermek için tarım ürünleri ve gıda piyasasının fiyat, rekabet ve ürün arz yönüyle izlenmesi, arz yönetiminin düzenlenmesi/sağlanması gerekmektedir.
Bunu gerçekleştirebilmek için Tarım Ürünleri Piyasa Düzenleme Kurumu’na ihtiyaç bulunmaktadır. Kurum, yapısal olarak sektörün tüm aktörlerinin temsil edilebileceği özellik taşımalı ve yönetimde kamu yöneticileri yanı sıra sektör temsilcileri bulunmalı ve yönetim bakımından özerk olmalıdır. Kurum fonksiyonel olarak tarımsal üretim, tedarik zinciri ve gıda sanayini kayıt altına almalı, güçlü bir veri tabanıyla sektörün yönetiminde ve piyasanın işleyişinde önemli roller üstlenmelidir.
Bunun sağlanması durumunda tarım ve gıda piyasasında;
Sektör daha kapsamlı şekilde kayıt altına alınmış olacaktır.
Bilgi temelli planlama ve yönlendirmeler yapılabilecektir.
Arz/talep yönetimi tek otorite tarafından izlenecek/sağlanacaktır.
Fiyat ve rekabet izlemesi tek otorite tarafından yapılacaktır.
Tarım ürünleri arz ve fiyat belirleme konusunda Kurum/Kuruluş ve Bakanlıklar arasında görülen yetki karmaşası ortadan kalkmış olacaktır.
Yönetimde üretici, yetiştirici, sanayici ve tüketiciler yer alacağından karar yetkisinde kamu yönetiminin yanında sektörün ve tüketicilerin görev alması sağlanmış olacaktır.
Üretici örgütleri ve kooperatifler sistemin içinde önemli roller üstlenecektir.
www.gidahatti.com