Anasayfa / Ekonomi / ”İktidarın Tarım Politikası Küçük Aile Tarımını Engelliyor”
”İktidarın Tarım Politikası Küçük Aile Tarımını Engelliyor”
Çiğdem Gkhüseyinoğlu
4 Eylül 2017
Ekonomi, Genel, Haberler
582 görenler
İktidarın tarım politikaları nedeniyle gıda fiyatları hızlı biçimde yükselirken, şirket tarımını destekleyen uygulamalar küçük köylü ve aile tarımının neredeyse yok olmasına neden oldu. Hükümetin tarım arazilerinde ciddi kayıplara neden olan enerji politikalarını, “Milli Tarım Projesi”ni ve tüm bunlara karşı yürütülen mücadeleyi, Çiftçi-Sen Örgütlenme Sekreteri ve Üzüm Üreticileri Sendikası (Üzüm-Sen) Genel Başkanı Adnan Çobanoğlu Birgün’den Mustafa Mert Bildiriciye anlattı.
Türkiye tarımında yaşanan problemlerin başında, “Milli Tarım Projesi” adı altında şirket tarımının desteklenmesine dönük uygulamaların geldiğini söyleyen Çobanoğlu, “AKP, hükümet olduğu günden bu yana küçük köylü tarımını, aile tarımını desteklediğini ifade ediyor ama bütün politikaları şirket tarımını destekleyen politikalar. Bu yönüyle sıkıntılı bir süreç yaşanıyor” ifadelerini kullandı. AKP’nin enerji politikalarının tarım arazilerinde ciddi kayıplara neden olduğunu kaydeden Çobanoğlu, “Enerji yatırımlarının bir kısmı, sözde ‘temiz enerji’ adıyla ifade edilen enerji sistemleri. Ancak bunların da direkt iklime ve tarıma olumsuz etkileri çok fazla” diye konuştu.
Hükümetin Türkiye’yi komşu ülkelerle ve birçok Avrupa ülkesiyle “sorunlu” hale getiren dış politika hamlelerinin tarıma da olumsuz yansıdığının altını çizen Çobanoğlu, “Türkiye’deki tarımsal üretim ağırlıklı olarak ihracat üzerine şekillenen bir üretim. İç pazarda tarımsal üretimin büyük çoğunluğunu tüketebilme olanağı söz konusu değil” dedi. Rusya’yla yaşanan ‘domates krizi’nin bu duruma örnek oluşturduğunu belirten Çobanoğlu şunları söyledi:
“Türkiye’de üretilen tarımsal ürün çeşitlerinden bazıları ağırlıklı olarak ihracat için yetiştirilmekte; örneğin üzüm üretimi, fındık üretimi… Bu ürünlerin üretim miktarları iç pazarda tüketilemeyecek kadar fazla. Bu ve benzeri ürünlerin büyük bir kısmını ihraç ediyoruz ve ülkeye ciddi bir döviz sağlıyoruz. Ancak komşu ülkelerle yaşanan krizler ihracatımızı olumsuz etkiliyor. Ortadoğu’da yaşanan savaşlar ve AKP’nin bu çatışmalarda takındığı tavır, tarımsal ürünlerin bu bölgelere ihracatını ve geçişini engelliyor, Arap ülkelerine gıda yüklü tırlarımızı gönderemiyoruz. Bu pazarın kapanmasının yarattığı tıkanıklığı Rusya’ya yaptığımız üzüm, sebze ve meyve ihracatı ile aşmıştık. Yaşanan ‘uçak krizi’ nedeniyle Rusya’ya ihracat yapamaz olduk. Olan küçük üreticiye oldu, küçük üreticinin ürünleri ya tarlada kaldı ya da üreticiler maliyetin altında ürün satmak zorunda kaldı. AKP, şirket tarımının önünü açarken diğer taraftan da tarım arazilerinin kirletilmesinin ve yok edilmesinin önünü açıyor. Bu durum, gıda şirketlerini yurtdışında toprak satın almaya ve toprak kiralamaya teşvik ediyor. Bu nedenle önümüzdeki süreç, aslında küçük aile tarımının hızla tüketileceği süreç.”
Hükümetin çıkarttığı ‘Miras Yasası’yla küçük aile tarımını engellemeye çalıştığını vurgulayan Çobanoğlu şöyle devam etti:
“AKP insanların ebeveynlerinden kalan toprakları belli bir miktarın altında bölüşmelerini yasa zoruyla engelledi. Kardeşler miraslarını kendi aralarında bölüşerek geçimlik tarım yapamayacak, ya bir tanesi satın alacak diğerleri işsiz kalacak, ya da şirket kurup toprağı işleyecekler. Toprağın geliri ise kuracakları şirketin muhasebe ücretini bile karşılayamaz.”
Birçok gıda şirketinin Romanya’dan toprak satın aldığını sözlerine ekleyen Çobanoğlu, Sudan’da ise Türkiye’nin TİGEM aracılığıyla toprak kiraladığına ve kiraladığı bu toprakları özel sektöre açtığına dikkati çekti. Çobanoğlu, bu yolla iktidarın küçük tarım üreticilerini teslim almayı amaçladığını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eski ABD Dışişleri Bakanlarından Henry Kissinger, ‘Petrolü kontrol ederseniz ülkeleri, gıdayı kontrol ederseniz insanları yönetirsiniz’ diyerek kapitalist tarım politikalarının şekilleneceği biçimi ortaya koymuştur. AKP hükümeti de bu politikayı düstur edinmiş durumda. İktidar insanları kendine ne kadar çok bağımlı kılabilirse, insanları ne kadar fazla yoksullaştırabilirse siyasal iktidarını o kadar koruyabileceğini düşünüyor. Çünkü bağışlarla, yardımlarla insanı teslim almaya çalışan bir süreç yaşanıyor.”
Referandumda “Hayır” oyu veren bölgelerin yoğun tarımsal üretim yapan bölgeler olduğunu hatırlatan Çobanoğlu, “Referandum sonuçları köylülerin toplumsal muhalefeti ciddi anlamda yükseltebileceğinin emarelerini sundu” ifadelerini kullandı. Çobanoğlu, hükümetin tarım politikalarına karşı toplumsal muhalefetin önemine dikkati çekerek, “Aksi takdirde tarım ve tarımsal üretimin belkemiği küçük çiftçilik ve köylülük temelli yok olacak. Türkiye’de gıda ihtiyacı, şirketlerin inisiyatifine kalır bir noktaya gelecek” dedi.
Hükümetin tarım arazilerine yönelik uyguladığı ‘Büyükşehir Yasası’ ile tarım arazilerine el koymayı amaçladığına da değinen Çobanoğlu şunları kaydetti:
“Köylerin otlak ve tarlaları merkezi idareye alındı ve özelleştirilip satılma yoluna gidildi. Tarımda bu yönüyle ciddi bir adaletsizlik söz konusu. Önümüzdeki süreç adaletsizliğe karşı tepki koyacak insanların birlikteliğinin çoğaltabileceği bir süreç. Bu noktada önemli olan, AKP’nin bölme politikalarının oyuna gelmeden, herkesin birbiriyle çalışabildiği, dayanışabildiği pozitif bir tarz kurabilmek.”
Tarımda sermayeyle mücadelenin yalnızca küçük toprak sahibi köylülerle başarılabilecek bir iş olmadığını belirten Çobanoğlu, “Topraksız köylülerin, mevsimlik tarım işçilerinin, tüketicilerin ve alanda uzman akademisyenlerin de dahil olacağı topyekûn bir mücadele yürütülmesi gerekiyor. Bu mücadele kapsamında ulusal düzeyde olduğu kadar uluslararası gıda şirketlerine karşı küçük toprak sahibi ve topraksız köylülerin, mevsimlik tarım işçilerinin, orman köylülerinin, küçük balıkçıların, göçerlerin, tüketicilerin ve alanda uzman akademisyenlerin de dahil olacağı uluslararası bir dayanışmanın da örgütlenmesi gerekir; üyesi olduğumuz dünya çiftçi örgütü “La Via Campesina” (Çiftçi Yolu) ‘Yerelde mücadele küresel direniş!’ şiarına uygun davranmaya çalışır ” diye konuştu. Sermayenin gıda egemenliğini küçük üreticinin elinden almak istediğini söyleyen Çobanoğlu, AKP ve sermaye eliyle tarımda yaratılan durumdan toplumun farklı kesimlerinin etkileyeceğini belirtti.
Küçük üreticiler yok olursa tüketicinin daha sağlıksız gıda ürünlerini daha yüksek fiyatlarla alacağını vurgulayan Çobanoğlu, Çiftçi-Sen’in çalışmalarını şöyle anlattı:
“Gıda Egemenliği için 2’nci Nyelene Avrupa Forumu Ekim 2016’da yapıldı. Oraya Türkiye’den yukarıda saydığım bileşenlere uygun ciddi bir heyetle katıldık. Heyette tüketici de vardı üretici de, balıkçı ve göçerlerden de, akademisyenlerden de… Farklı ülkelerden ve farklı alanları temsilen gelen 700 civarında insan birlikte mücadelenin rotasını çizmeye çalıştılar. La Via Campesina önderliğinde gıda şirketlerine ve onların politikalarına karşı dünyada ve Avrupa’da bir ‘Gıda Egemenliği’ mücadelesi yürütülmeye çalışılıyor, bizler de Türkiye’de bir ‘Gıda Egemenliği’ mücadelesi yürütmeye çalışıyor ve bir ‘Gıda Egemenliği Hareketi’ yaratılması gerektiğine inanıyoruz.”
Hasatdergisi.com
Etiketaile tarımı fındık küçük çiftçi küresel şirketler la via campeisina romanya sudan tarım şirketleri Toprak üzüm üzüm-sen
Hakkında Çiğdem Gkhüseyinoğlu
Diğer Haber
Trakya’nın sarı altın çiçeği kanola, bölge yağış alamayınca yaşanan kuraklığa yenik düştü. Ayçiçeğine alternatif olarak …
[ajax_load_more loading_style="infinite fading-circles" container_type="div" post_type="post" images_loaded="true" placeholder="true" button_loading_label="Haber Yükleniyor..." scroll_distance="500px"]