CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanının bağımsız, tarafsız olması gerektiğine dikkat çeken Altay, “Yargıda, mahkemede, camide, okulda siyaset yapma. Camiye siyaset girerse ibadet kalmaz, mahkemeye siyaset girerse adalet kalmaz. Kalmadı zaten. Senin bu tutumun nedeniyle kalmadı. Dün bas bas bağırdık, ‘6 bin 500 savcı var, bir tanesinde mi yürek yok’ diye. Bağırıp duruyoruz. Yok. Kusura bakmasınlar, yok.” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, AK Parti ve MHP’nin hazırlayarak Meclis’e sunduğu, basına ve sosyal medyaya yeni yaptırımlar öngören düzenlemenin bir an önce çıkartılması çağrısına Altay, “Çıksın. Dezenformasyonu kim tasvip eder. Ama bu nasıl çıkmalı? İlgili taraflarla oturulup konuşularak. Gazeteci de gerçek sosyal medyacı da gerçek görsel medyacı da dezenformasyona zaten karşı olur. Ama öyle değil. Sen skandallar, devletteki kokuşmuşluk, rüşvet çarkları ortaya çıkmasın, cumhur yıpranmasın diye Dezenformasyon Yasası’nı bir an önce çıkartmak istiyorsan bu olmaz… Sayın Bahçeli, Bank Asya’da 16 yıl üst düzey yöneticilik ve genel müdürlük yapan bir insanın Halkbank Genel Müdürü yapılması, sonra SPK Başkanı yapılmasından hiç rahatsızlık duydu mu? Çok merak ediyorum. Devlet soyuluyor, Sayın Bahçeli medyayı susturma peşinde.” sözleriyle karşılık verdi.
Altay, konuşmasında şunları kaydetti:
“Dün Erdoğan’a buradan seslendim. Dedim ki ‘Ay 30 gün, bari üç gün Cumhurbaşkanı ol. Ettiğin yemine sadık ol. 27 gün de parti başkanı ol’. Fakat yok, duramıyor, olamıyor. Adliyede, kışlada, camide, okulda bari Cumhurbaşkanı ol. Toplumu germenin bir alemi yok. Mesela okulla ilgili söylediği yeni ayıplarından birini söyleyeyim. Ayıbı çok. Hakkını isteyen, arayan öğretmene ‘çapulcu’ dersen olmaz. Bu, seni yetiştiren öğretmene saygısızlık olur.
Mesela gençlere, çocuklara kindarlık tavsiye edersen olmaz. Yanlış. Mesela cami avlusunda muhalefeti hedef gösterirsen olmaz, yanlış. Yapma bunu. Senin gibi düşünmeyenleri cami avlusunda hedef gösterme. Askeri okulların mezuniyet töreninde siyaset yapılır mı? Askeri okulların mezuniyet töreninde ana muhalefet partisi askerlere hedef gösterilir mi kardeşim? Bu hangi, nasıl bir kafa? Neyin kafası bu. Hırs; anladık hırslı bir adamsın da azminle çıktın, hırsınla batıyorsun Erdoğan.
“Niye aldın danışmanını görevden o zaman”
Dün, adli yıl açılışında, ‘Sivilleşmeyi, sivil bir anayasayı muhalefet engelliyor’ diyebiliyorsun. Flaş bir söz. ‘Ülkemizin adalet sistemini suç çetelerinin kirli oyunlarına kurban etmek için var gücüyle çalışıyorlar.’ Bu, şu demek Erdoğan; sen en son Sermaye Piyasası Kurulu’ndaki (SPK) rüşvet, nüfus ticareti, ortaya saçılan pislik için ‘suç çetelerinin oyunu’ demek suretiyle savcıya talimat verdin ya hem de adli yılın açılış töreninde. Ne demek suç çetelerinin kirli oyunu? Niye aldın danışmanını görevden o zaman. Adı geçen danışmanı niye görevden aldın Erdoğan. Aldın da görevden almakla oluyor mu sadece?
“Yargıya ‘Anayasa’yı boş verin, takılmayın’ demektir”
Kendi bakanlığını dolandıran Ruhsar Pekcan’ı da görevden aldın, ama savcının önüne koyamadın. Görevden aldığın danışmanı, görevden alma gerekçeni çık bu millete söyle. Suç çetelerinin kirli oyunları ile yargımızı kurban ediyorlarmış. Yargı kurban ediliyor da yargıyı kurban eden sensin. Adli yıl açılışında ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları siyasidir’ demek, yargıya ‘Anayasa’yı boş verin, Anayasa’ya takılmayın’ demektir. Orta yerde bir Anayasa var. Beğen, beğenme. Ben de beğenmiyorum. Ama ‘Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları siyasidir’ dersen sen, Türkiye’deki yargıya diyorsun ki ‘bunlara takılmayın, siz işinizi yapın, işinizi de benim söylediğim şekilde yapın’ diyorsun.
Dün bir ayıp daha… Tek frekans alınmış. Adli yıl açılışında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan’ın konuşmasını frekansa vermiyorlar. Niye? Bu tabii Fahrettin Bey’in dâhi zekasının bir ürünüdür. Neden? Sen frekansa ver kardeşim, isteyen televizyon verir, isteyen vermez. Adamcağız konuşma metnini istiyor, alamıyor bir de. Arşivine koyacak. Sonra da ne diyorsun, ‘Gündemimizin en başında avukatlık mesleğinin sorunları var, barolarla birlikte çalışacağız’ diyebiliyorsun. Barolar Birliği’nin başkanının adli yıl açılış konuşmasında frekansı kesiyorsun, sonra da ‘barolarla birlikte çalışacağız’ diyorsun. Kimi kandırıyorsun. Bu kafa, iyi kafa değil.
“MKYK üyene, Sayın Arınç’a ne diyeceksin?”
Bu ortaya saçılan pislikle ilgili AK Parti MKYK üyeleri de konuşuyor. Yani suç çetelerinin kirli oyunları ile kurban edilen bir adalet mekanizması yok. Suçu görmeyen, örtbas eden bir adalet mekanizması var. Ne diyor AK Parti MKYK üyesi, ‘AK Parti arınmalı’. Yani AK Parti’nin Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesi, -arınmak nedir, pislikten arınmaktır- AK Parti’ye pisliğin bulaştığını itiraf ediyor, Erdoğan. Engin Altay söylemiyor. AK Parti’nin MKYK üyesi söylüyor. AK Parti’nin kurucusu Sayın Arınç da benzer mahiyette rahatsızlığını dile getiren sözler söyledi. Hadi biz söyleyince ‘CHP, Bay Kemal söyledi’ diyorsun. Ne diyeceğiz biz bunlara? Ne diyeceksin MKYK üyene, Sayın Arınç’a ne diyeceksin? Merak ediyoruz.
“Camiye siyaset girerse ibadet kalmaz, mahkemeye siyaset girerse adalet kalmaz”
Tekrar söylüyorum; yargıda, mahkemede, camide, okulda siyaset yapma. Camiye siyaset girerse ibadet kalmaz, mahkemeye siyaset girerse adalet kalmaz. Kalmadı zaten. Senin bu tutumun nedeniyle kalmadı. Dün bas bas bağırdık, ‘6 bin 500 savcı var, bir tanesinde mi yürek yok’ diye. Bağırıp duruyoruz. Yok. Kusura bakmasınlar, yok. Ortada bu kadar pislik var, şikâyete bağlı olmayan iddialar var, ana muhalefet partinin suç duyurusu var; sumenin altında bekliyor. Sonra demokrasiden bahsedebiliyor beyefendin.
“Danışmanını niçin görevden aldığını açıklaması lazım”
SPK konusunda biz, Erdoğan’dan bir açıklama bekliyoruz. Şunu yapabilir; ‘evet, her yere bulaştığı gibi bize de bulaşmış’ gibi yuvarlayarak da olsa danışmanını niçin görevden aldığını açıklaması lazım. Bunu bekliyoruz.
“250 milyon dolarsa Türkiye’den kaçırılan para, hiçbir şey değil”
Yine AK Parti MKYK üyesi, ‘Yurt dışında 250 milyon dolar var’ diyebiliyor. ‘Hangi dönemde bu ülkede kazanıp yurt dışına para transfer etmiş olan, Türkiye’de bir şey olursa biner uçağıma çeker giderim diyen varsa devlet gereğini yapmalıdır.’ Bunu da söyleyen AK Parti MKYK üyesi. Bir kere o MKYK üyesine şunu söyleyeyim, 250 milyon dolarsa Türkiye’den kaçırılan para, hiçbir şey değil. Bu paranın belki yüz katı para, Türkiye’den farklı yollarla yurt dışına çıktı. En meşru yolu şu; bir vakıftan öbür vakfa. Vakfın birinin başında Beyefendi’nin evladı var, öbür yurt dışındaki vakfın başında da Beyefendi’nin evladı var. Paralar gidiyor. Sayın Genel Başkan’ımızın söylediği gibi, bu paraları er geç getirip millete iade edeceğiz. Herkes bilsin.
“TEKNOFEST’i ilgiyle izliyoruz, Genel Başkanımız da gitti”
Sayın Selçuk Bayraktar alınmış. Niye alındığını anlamadım. TEKNOFEST’i ilgi ile izliyoruz. Sayın Genel Başkan’ımız da gitti. Bana dendi ki ‘Savunma sanayiindeki gelişmeleri nasıl buluyorsunuz?’ Ben de dedim ki ‘İyi buluyoruz, olumlu gelişmeleri de destekliyoruz’. Olumlu her adımı destekleriz, İHA’sından SİHA’sına kadar. Ama sanıyorum Sayın Bayraktar, bütün savunma sanayiini kendi tekelinde gibi hissediyor olmalı ki ben ‘Şüphesiz bunları destekleriz, yeter ki hırsızlık olmasın’… Bundan kastım da Tank Palet, malum. Ben, Tank Palet’in Sayın Bayraktar ile bir ilgili olduğunu da zannetmiyorum. Alınmasına gerek yok.
“Özkoç, 3-5 gün içerisinde tank palet ile ilgili önemli açıklamalarda bulunacak”
Ama Tank Palet’te yapılan hırsızlığı da konuşmaya devam edeceğiz. Türkiye beklesin, mevkidaşım Sayın Engin Özkoç, 3-5 gün içerisinde Tank Palet ile ilgili önemli açıklamalarda bulunacak. Bilgisiyle, belgesiyle…
“Skandallar, rüşvet çarkları ortaya çıkmasın diye…”
Sayın Bahçeli, ‘Dezenformasyon Yasası bir an önce çıksın’ diyor. Çıksın. Dezenformasyonu kim tasvip eder? Ama bu nasıl çıkmalı? İlgili taraflarla oturulup konuşularak. Gazeteci de gerçek sosyal medyacı da gerçek görsel medyacı da dezenformasyona zaten karşı olur. Ama öyle değil. Sen skandallar, devletteki kokuşmuşluk, rüşvet çarkları ortaya çıkmasın, cumhur yıpranmasın diye Dezenformasyon Yasası’nı bir an önce çıkartmak istiyorsan bu olmaz. Dün söyledik; daha Darphane’deki soygunu Meclis, araştırma gereği duymadı. E, şimdi bu Meclis, talimatla soygunları, rüşveti örtbas etmek üzere bir Dezenformasyon Yasası’nın altına, çoğunlukları var, imza atarlarsa TBMM için kötü bir gün olur. TBMM’de işlenmiş bir ayıp olur.
“Bahçeli medyayı susturma peşinde”
FETÖ’den hepimiz gibi Sayın Bahçeli de çok şikâyet etti. Ama şunu çok merak ediyorum. Sayın Bahçeli, Bank Asya’da 16 yıl üst düzey yöneticilik ve genel müdürlük yapan bir insanın Halkbank Genel Müdürü yapılması, sonra SPK Başkanı yapılmasından hiç rahatsız duydu mu? Çok merak ediyorum. Devlet soyuluyor, Sayın Bahçeli medyayı susturma peşinde.
“Türkiye demokrasi endeksinde 147’nci sırada”
Türkiye, demokraside hızla irtifa kaybediyor. Dün yayınlanan endekste, dünyada sanıyorum 190 ülke var, Türkiye demokrasi endeksinde 147’nci sırada. Bunu ne aziz milletiz hak ediyor ne de şanlı devletimiz. Türkiye’nin en kısa süre içerisinde demokrasi liginde ilk 10’a çıkması, CHP’nin ve millet masasının en temel ve asli görevidir.
“Koçbaşı ile ev kapısı kırmak ne ya”
İstanbul, Beykoz, Tokatköy’de bir zulüm var. Ben, Tokatköy’e gittim, vatandaşlarla konuştum. Vatandaş şunu söylüyor, ‘Tek taraflı muvafakatname dayatılıyor, biz imzalıyoruz. Karşı tarafın imzası yok’ diyor. ‘Bir dayatma var’ diyor. Koçbaşı ile ev kapısı kırmak ne ya. İnsanları polis zoruyla karga tulumba evlerinden atıp evleri yıkmak ne ya. Ters kelepçe ne ya. Niye? Evini boşaltmak için insanlara ters kelepçe yapıyorsun, zorla. Olay mahkemede, mahkemeyi bekleyin. Adli tatil dün bitti, belki 15 gün içinde bir karar çıkacak. Sen, adli tatil bitmeden yıkım yapıyorsun. Zulüm yapıyorsun. Bunu devlet adına yapıyorsun. Biz, devletin şefkatli yüzünü, veren elini görmek isteriz. Ceberut yüzünü görmek istemiyoruz. Vatandaşa hakkını veren devlet, iyi devlettir.
“O görüntüleri izlerken ürperdik”
Halk TV muhabiri Erdinç Yılmaz’a geçmiş olsun diliyorum. O görüntüleri izlerken ürperdik. Türkiye’nin geldiği yer bakımından ürperdik. Gazetecinin görevini yapmasını engellemek, basın özgürlüğünü noktası bakımından, geldiğimiz yer bakımından herkesin kara kara düşünmesi gereken bir durumdur.
“Kur Korumalı Mevduata Merkez Bankası’ndan ne kadar para aktardın”
Merkez Bankası Başkanı’na TBMM’den çağrı yapıyorum; Sayın Başkan, TBMM’de görev yapan, halkın seçtiği bir milletvekili olarak size soruyorum. 21 Aralık’tan bu yana kur korumalı mevduata Merkez Bankası’ndan ne kadar para aktardın? Bunu açıklamak zorundasın. Bundan kurtuluş yok. Bunu, çıkacaksın vatandaşa, Meclis’e açıklayacaksın.
“200 bine yakın öğrenci açıkta kalacak”
Gençlik ve Spor Bakanı açıklama yaptı; 415 bin yurt başvurusu var. 800 bin kapasite var diye biliyoruz, bu kapasitenin büyük bir ihtimalle üçte biri doludur. Yani 200 bine yakın öğrenci açıkta kalacak. Geçen yıl yurt meselesi tüm çıplaklığı ile kamuoyuna yansıdı. Geçen yıldan bu yana alınmış ek bir tedbir var mı? Peyder pey yurt yapımları yok demem. Ama geçen sene yaşanan bu sancıdan sonra devletin bu konuya daha dikkatle, özenle el atması gerekmez miydi? Gerekirdi.” (ANKA)