Tarihin gidişatını değiştiren bir olayın yani 23 Nisan 1920’nin yıl dönümündeyiz. Bu tarih sadece TBMM’nin açılışının ötesinde öneme sahiptir. Zira Milli Mücadele’nin meşruiyet zemini oluşturmaktadır. Milli Hâkimiyetin ve Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı gündür. Meclis’in en geniş temsili vasfı sayesindedir ki İstiklal Harbi askeri bir harekâtın ötesinde tam bir ‘Milli Mücadele’ olmuştur. Sakarya Zaferi bu Meclis’le kazanılmıştır. Onun içindir ki ‘En Şanlı Meclis’ denmiştir. Haklı olarak bir bayram olarak kutlanmaya başlanmıştır. TBMM Mustafa Kemal’in en büyük eseridir. Bu Meclis O’nun liderliğinde Türkiye’yi kurtaran ve kuran Meclistir.
23 Nisan, bütün dünyanın karşısında dimdik durmak, biz Türkiye’yiz demektir. Türlü yokluklarla mücadele eden, kendilerinden kat ve kat üstün düşmanlarla savaşan, ama hiç pes etmeyen bir milletin, küllerinden yeniden doğduğu tarihtir. Biz her zaman mücadeleci bir millet olduk. O günler fakirdik, yorgunduk, savaşlardan çıkmış bir millettik. Meclisi kuran, bu güzel vatanı bizlere armağan eden ecdadımız asla umutsuzluğa düşmedi. Elde yok avuçta yoktu. Ama istiklal aşkı ve gelecek için ümitleri vardı.
Yeni bir iktisadi mücadelenin içinde yer aldığımızı anlayalım
Bugün yine büyük bir iktisadi mücadelenin içindeyiz. 23 Nisan’ı bize armağan eden, büyük tarihi yazan milletin seferberlik ruhuyla hareket etmeye bir kez daha ihtiyacımız var. Dünya ikiz dönüşümden geçiyor. Yeşil ve dijital dönüşüm geleceği şekillendiriyor. Finansal sistem dahi bir nevi yeşilleniyor. Hangi tür yatırımların yeşil olup desteğe uygun olduğu, hangilerinin ise teşvik kapsamı dışında kalacağı ortaya çıkacak. Yeşil yatırımların finansal sisteme erişimi ucuzlayacak ve kolaylaşacak. Artık dünya böyle işleyecek. Yatırım için iyi bir fırsat bulunduğunda, önce “Yeşil yatırım standartlarına ne kadar uygun?” diye bakılacak. Karbon ve su ayak izi ile atık yönetimi planları standartlara uygun mu diye araştırılacak. Uygun değilse yatırımı finanse etmek zorlaşacak.
Yeşil dönüşümle paralel gelişen bir önemli değişimde dijitalleşmedir. Teknolojinin gelişmesi ve dijitalleşmenin ön plana çıkmasıyla birlikte pek çok sektörde iş yapılış süreçleri mobilize ediliyor. Dijital dönüşümle ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar ise yeni iş fikirlerine hayat veriyor. Geleneksel firmalar pazardaki yerlerini kaybediyor. Eskiden uluslararası ticaret, malların sınırları aşması demekti. Sonra fabrikaların sınırları aştığı bir aşamaya geçtik. Şimdiyse verilerin sınırları aştığı yeni bir dünyanın kapısındayız. Türkiye, 1980’den itibaren dışa açılarak, ticaret yaparak zenginleşebileceğini öğrendi. Şimdi ticaretin altyapısı dijitalleşirken, bu yeni ortama nasıl ayak uyduracağımızı da düşünmemiz gerekiyor.
Yeşil Mutabakat ile birlikte gelmekte olan Yeşil Sanayi Devrimi Türkiye’nin yeni kalkınma gündemi olabilecektir. Çevreye daha duyarlı büyümeye geçilmesiyle birlikte alternatif enerji tedariki ve başta kömür olmak üzere fosil yakıtlardan nasıl çıkılacağı önem kazanacaktır. Firmalara doğru müşevvikleri yani teşvikleri vererek, karbon salımlarını azaltmalarını özendirecek bir karbon fiyatlaması ya da karbon vergilemesi sistemi kurulmalıdır. Karbon fiyatlaması sistemini tasarlamak demek, aynı zamanda sanayi politikasını ve önceliklerini belirlemek anlamına da gelmektedir.
Gerçek bir dönüm noktasının tam ortasında bulunuyoruz
Yeşil Mutabakat süreci uzun süreden beri ekonomide ihtiyaç duyulan yapısal reform gündemi için de fırsattır. Atlantik’in iki yakasında yeni bir dünya şekillendiren gerçek bir dönüm noktasındayız ve yeni bir teknolojik sıçramanın eşiğindeyiz. Hem iş yapma ve hem de yaşam biçimimizi değiştireceğiz. AB firmaları ülkemizdeki tedarikçilerinin karbon ayak izi ve atık yönetimini dikkate almaya başladı. Sanayinizde, tarımınızda, hizmet sektörlerinde teknolojik sıçrama için ekonomik politika tercihleri iklim politikası önceliklerine dayalı olarak saptanacak. Tüm bu süreçlere uyum için firmalarımızın daha kapsamlı bir çerçeveye, yol haritasına ve onların yeni ortama intibakını sağlayacak bir bütçeye ihtiyaçları var. Zira sermaye yoğun bir iktisadi dönüşüm süreciyle karşı karşıyayız. Daha fazla yatırıma ve bunun için de sermaye ve mali kaynak gerekli.
Enflasyonun ve risk priminin tavan yaptığı, TL cinsinden mali tasarrufların cazip olmaktan çıkarıldığı bir ortam, sermaye yoğun bir dönüşüm için sorun demektir. Kural hâkimiyetinin ve hukuk güvenliğinin güçlendirilmesine, risk priminin ve algısının azaltılmasına ihtiyaç vardır. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına küresel, bölgesel ve yerel yeniden yapılanma gereğinin sonucu olan bir dizi ihtiyaçla giriyoruz. Çözümler ortada. Gösterişli ama kaynak israfına yol açan projeler değil, akıllı çözümler gerekiyor. Yüzyıl önceki kadar akıllı olup eldeki imkânları sonuna kadar kullanabilir ya da bizi boş yere meşgul edip yerimizde saydıran akıl tutulmasına devam edebiliriz.
Ecdadımız gibi cesur olmalıyız
Cumhuriyetimizin ikinci asrında da biz de ecdadımız gibi cesur olacağız. Büyük düşünmeye, büyük hayaller kurmaya devam edeceğiz. Çalışacağız, imkânsız denileni mümkün yapacağız. Başarılamaz denileni başaracağız. Pes etmek bizim tarihimizde olmadı. Bugün de pes etmeyeceğiz ve tüm sıkıntıları el birliğiyle aşacağız. Çocuklarımıza daha müreffeh ve güçlü bir ülke bırakmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Başta Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere cansiperane mücadele eden, şehit düşen, gazi olan tüm vatan evlatlarını rahmetle ve minnetle anıyorum.