Türkiye’de tarım ile alakalı 30 sivil toplum kuruluşunu temsil eden Tarım Platformu ortak bir açıklama yaptı.
Tarım Platformu Dönem Sözcüsü Hüseyin Demirtaş, deprem bölgesindeki tarımsal faaliyetlerin kesintiye uğramaması için atılması gereken adımlarla ilgili çağrıda bulundu.
Demirtaş, “Depremden büyük zarar gören 11 il, bitkisel üretimin ve hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı alanlar üzerinde yer almaktadır. Köylerde deprem, kentlere göre daha az zarara yol açmıştır. Bunun nedeni köylerdeki evlerin genellikle tek katlı yapılar olmasıdır. Ancak deprem sonrası kurtarma ve yardım çalışmaları köylerin dağınık olmaları nedeniyle kentlere göre daha büyük zorluklarla karşılaşmış, kırsal alanda yaşayan depremzedelere çadır, gıda ve ilaç yardımları gecikerek ulaşmıştır. Depremden büyük zarar gören 11 il, bitkisel üretimin ve hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı alanlar üzerinde yer almaktadır. Köylerde deprem, kentlere göre daha az zarara yol açmıştır. Bunun nedeni köylerdeki evlerin genellikle tek katlı yapılar olmasıdır. Ancak deprem sonrası kurtarma ve yardım çalışmaları köylerin dağınık olmaları nedeniyle kentlere göre daha büyük zorluklarla karşılaşmış, kırsal alanda yaşayan depremzedelere çadır, gıda ve ilaç yardımları gecikerek ulaşmıştır. Bölgede yaygın olarak yapılan küçük ve büyükbaş hayvancılık da depremden büyük zarar gören sektörler arasındadır. Bölgedeki besihaneler genellikle küçük ve orta boy “dam”lardan oluşmaktadır. Bu damların büyük bir bölümünün yıkılması nedeniyle zarar büyümüştür” dedi.
“Zarar her geçen gün büyüyor”
Türkiye’deki hayvan varlığının yüzde 15’inin depremin vurduğu 11 ilde yer aldığını hatırlatan Demirtaş, bölgede halen elektrik, su, yem ve gıda tedrikinde aksaklıklar yaşandığının altını çizdi.
Basın toplantısında konuşan Demirtaş, şunları söyledi: “Bölgedeki hayvan yetiştiricileri barınma, su ve yem sıkıntısı çekmekte, süt sağımı yapılamamakta, bazı önlemler alınsa da sağılan sütler yeterince değerlendirilememektedir. Bölgedeki yetiştiriciler bakamadıkları hayvanları bir an önce satarak elden çıkarmaya çalışmakta, bu da fırsatçıların eline düşmelerine neden olmaktadır. Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci tarafından Malatya özelinde açıklanan verilere göre hali hazırda kentte yıkılan ve ağır hasar gören büyükbaş işletme sayısı Doğanşehir’de 601 adet. Malatya genelinde 1.462’dir. Bakan, bu rakamların genel kaybın yaklaşık yüzde 40’ına tekabül ettiğini belirtmiştir. Bakan’ın açıklamasına göre, Malatya’da telef olan büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısı ise yalnızca Doğanşehir’de 5.600 civarındadır. Zarar gören 11 ilin bir tanesinin tek bir ilçesinde zararın bu boyuta ulaşmış olması deprem bölgesinde hayvancılık açısından uğranan zararın büyüklüğünün açık bir göstergesidir.”
Bölgeden alınan ilk bilgilere göre, yıkılan ve ağır hasar gören büyükbaş ve küçükbaş işletmelerinin sayısının 2.800’ün üzerinde olduğunu ifade eden Demirtaş, kanatlılar ve arıcılık zararlarının da henüz tam olarak belirlenemediğini söyledi.
Balıklar da telef oldu
Ulaşılması ve veri toplanması daha güç olan diğer bölgelerden gelecek rakamlarla uğranılan zararın muhtemelen tahmin edilenin ötesine geçeceğini savunan Demirtaş, “Bölgedeki bazı barajların depremde zarar gördüğü için boşaltılmak zorunda kalınması hem bölgedeki su sıkıntısının artmasına hem de barajlarda yapılan balıkçılık faaliyetlerinin durmasına yol açmıştır. Örneğin Sultansuyu barajının bentlerinde çatlaklar oluşması ve boşaltılması nedeniyle 100 tonun üzerinde yetişmiş balığın yanı sıra 14 milyon yavru balık telef olmuştur” dedi.
Bu yıl kuraklığın tarıma ağır bir darbe vurduğunu dile getiren Demirtaş, kar yağışının yanında Nisan-Mayıs aylarında yeterli ve düzenli yağışların olmaması halinde kuraklığın etkisinin daha çok hissedileceğini belirtti.
Demirtaş, “Bölgede ekilen buğdayın çimlenmesi için bir çok alanda sulama yapılması gerekmektedir. Yine bölgede yetiştirilen pamuğun, baklagillerin ve sebzelerin ekim zamanı yaklaşmaktadır. Kayısı, Antep fıstığı, zeytin, narenciye bahçelerinde gerekli bakımların yapılması gerekmektedir. Şu an narenciye hasatında iş gücü sorunu da yaşanmaktadır. Deprem sırasında çiftçinin yalnızca evi ve besihaneleri yıkılmakla kalmamış traktör, alet ve edevatının büyük bir bölümü de enkaz altında kalmıştır. Şu ana kadar kırsal bölgelerde çok az şey yapılmış, onlar da çadır, ilaç, gıda gibi acil müdahaleler çerçevesinde kalmıştır. Tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yeniden başlayabilmesi için acilen üretimin korunması ve canlandırılması gerekmektedir. Aksi takdirde üretim araçlarından mahrum kalan ya da bunları elinden çıkaran çiftçiler köylerini ve üretimi terk etmek zorunda kalacaktır. Çiftçilerin üretimi terk etmesinin yaratacağı sonuçların başında gıda maddelerinin üretiminin azalması, buna karşılık fiyatlarının artması gelmektedir. Bu da tarım ürünleri ithalatının artmasına ve stratejik bir sektör olan tarım sektöründeki gerilemenin hızlanmasına yol açacaktır” diye konuştu.
Demirtaş, Türkiye genelindeki toplam 450.723 gıda işletmesinin 54.573’ünün depremden büyük zarar gören illerde yer aldığına dikkat çekerek, “Örneğin, resmi rakamlara göre Adana’da 13.300, Gaziantep’te 8.839, Hatay’da 8.829, Diyarbakır’da 8.600, Kahramanmaraş’ta 5.400 gıda işletmesi vardır. Bu gıda işletmelerinde işlenen ürünler iç tüketimde kullanıldığı gibi ihraç da edilmektedir. Bölgede bitkisel üretim ve hayvancılık sektörünün uğradığı zararlar acilen giderilmediği takdirde bu işletmelerin varlığı da tehdit altına girecektir” dedi.
Demirtaş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Depremden 4.900’ü aşkın köyde yaşayan 2,5 milyonu aşkın kırsal nüfus, 2,14 milyon büyükbaş, 9,37 milyon küçükbaş hayvan olumsuz etkilenmiş bulunmaktadır. Bölgedeki tarımsal faaliyetlerden elde edilen son tahmini rakamlara göre 100 milyar TL’yi aşkın tarımsal brüt hasıla tehdit altındadır. Yaralı hayvanlar için veteriner hekimler, Belediyeler ile işbirliği halinde kendi olanaklarıyla Türk Veteriner Hekimler Birliği (TVHB) yönetimindeki bölge Veteriner Hekimler Odaları’nın gayretleriyle temin edilen çadır ve konteynırlar da, yaralı ve enkaz altındaki hayvanların tedavilerini üstlenmiştir. Afad ve Kızılay’ dan gelen ihbarların TVHB kriz masasına iletilmesiyle, Türk Veteriner Hekimler Birliği (TVHB) koordinatörlüğünde ve Veteriner Hekim Odaları’ndan gelen gönüllü veteriner hekimler ile yaralı hayvanların tedavileri üstlenilmiş ve gerek çiftlik gerekse pet hayvanlarının yem, su, mama, ilaç gibi ihtiyaçlarının karşılanmasında gerekli iletişim sağlanmıştır.”
Depremin verdiği derslerin en önemlilerinden birisinin tarım alanlarının amaçları dışında kullanılmasının yarattığı zararları tüm topluma göstermesi olduğunu kaydeden Demirtaş, “Ülkemizde tarım topraklarının amaç dışı kullanılması anayasa tarafından yasaklandığı halde, bu yasak “istisna maddeleri” çıkarılarak çiğnenmiştir ve çiğnenmeye devam edilmektedir.
Tarımsal üretimde kullanılması gereken büyük ova koruma alanlarının, mutlak tarım arazilerinin, zeytinliklerin, kayısı bahçelerinin, meraların imara açılması yaşanan can ve mal kayıplarını artırmıştır. Amik Ovası gibi gevşek zeminli alüvyal toprakların imara açılmayıp tarımsal üretimde kullanılması sağlansaydı bugün felaketin etkileri bu boyuta çıkmazdı. Yaşadığımız deprem felaketinden çıkarılacak en önemli derslerden biri de elde kalan tarım topraklarının korunmasının yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda ulusal ve insani bir görev olduğunun kavranması olacaktır.
Kentsel ve kırsal yıkılan alanların yeniden inşaasına yönelik yer seçimi arayışlarında tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemelidir” dedi.
Tarım Platformu bileşenleri önümüzdeki günlerde ivedilikle, deprem bölgesi için atılması gereken kısa ve orta vadeli adımları ve önerileri şu şekilde sıraladı:
• Hayvan kayıpları ile yıkılan ahır, ağıl ve kümeslerin tespitlerine hızla devam edilmelidir. Hayvanların barınabilmesi için ilk aşamada uygun ve yeterli çadır ihtiyacı hızla karşılanmalı kısa sürede uygun dayanıklı barınaklar inşa edilmelidir. Hayvanların yem ihtiyacını kısa süreli değil uzun soluklu olarak karşılanmalı, yaralı hayvanların tedavilerine zamanında ve hızla müdahale edilmeli, süt hayvanlarından toplanan sütlerin değerlendirilmesine devam edilmelidir.
• Bitkisel ve hayvansal üretimin kesintisiz olarak devamı doğrultusunda ek bütçe ile yetersiz olan toplam tarımsal destekleme bütçesi artırılmalı; gübre, mazot, ilaç tohum desteği verilmeli, T.C. Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalardan kredi kullanana çiftçilerimizin kredi borçları faizsiz yapılandırılmalıdır.
• Üreticilerimizin Bağkur ve SSK prim ve ödemeleri ötelendirilmeli veya ilgili kurum tarafından ödenmelidir.
• Bölgede sulama alt yapısı, su depoları, yeraltı suları, sulama sistemleri kontrol edilmeli, deprem nedeniyle meydana gelen değişimler ve kayıplar tespit edilerek acilen sistemin çalışır hale getirilmelidir. Tarımsal üretim sırasında hem bitkilerin hem de hayvanların su ihtiyaçları aksamadan ve sağlıklı olarak temin edilmelidir. Aksi halde hayvan hastalıkları ve bitkilerde gelişim bozuklukları nedeniyle üretimde ciddi kayıpların yaşanacağı unutulmamalıdır.
• Depremzede üreticilere barınak besihane, yem depolarının yenilenmesinde Kırsal Kalkınmayı Destekleme Programı ( KKYDP) Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) ve deprem fonu kaynaklarından yararlanma konusunda öncelik verilmelidir.
• Bölgede bir taraftan çiftçiye girdi tedarik eden firmalar, diğer taraftan ürünü depolayan, işleyen ve pazarlayan sanayicilerde çiftçilere verilen destekler benzeri desteklemelerle güçlendirilmeli, biran evvel faaliyetlerine devam etmeleri için gereken yardımlarda bulunulmalıdır.
• Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere uygulanan %40’lık “hasar oluşması” zorunluluğu bir defaya mahsus olmak üzere en fazla %10 ile sınırlı tutulmalı ve TMO gibi Tarım Satış Kooperatifleri de depremzede çiftçilerin elindeki depoluk ürünleri koruma altına alınmalıdır.
• Kırdan kente göçü engellemek için, kırsal alanların yaşam koşulları cazibe merkezi haline getirilmelidir.
Demirtaş, toplantının sonunda şu durum tesptini de paylaştı: “Türkiye’de 2022 yılı resmi verilerine göre tarım alanları son 10 yılda yüzde 5, son 19 yılda ise yüzde 12 gerilemiş, kayıtlı çiftçi sayısı da son 5 yılda yaklaşık yüzde 29, son 10 yılda ise yüzde 55 oranında azalmıştır. Özellikle Çukurova ve Amik Ovası, Adıyaman, Gaziantep, Maraş ve Malatya illerindeki verimli ovalarda yer alan tarım toprakları üzerinde devasa kentler yükselmiş, bunların ihtiyaçlarını gidermek için sulak alanlar üzerine yerleşim yerleri, hava alanları, sanayi siteleri kurulmuştur. Bu nedenle, son depremde kırsal bölgelerde nispeten daha az zarar görülürken bu tür kentlerde büyük ölçekli yıkımlar yaşanmıştır. Görüldüğü üzere mutluluk beton yığınları arasında yaşamakla, betona yatırım yapmakla değil, doğaya dönüş ve toprağa saygıyla mümkündür. Ülkemizde yıllardır uygulanan yanlı ve yanlış tarım politikaları, derinleşen ekonomik krizi ve yüksek gıda enflasyonuna depremin etkilerinin eklenmesi sonucu ortaya çıkan ağır sorunlar ancak, somut kamucu tarım ve kırsal kalkınma politikalarıyla aşılabilir.”