Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı önceki gün katıldığı yayında TSK’nın kimyasal silah kullandığını iddia etti. Korur, “Daha önce de incelemiştim. Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik gazlardan, kimyasal gazlardan, zehirli gazlardan biri kullanılmış durumda. Çok çeşitli kimyasal silahlar var. Her ne kadar kullanılması yasak ise de ne yazık ki bu yasaklanmış silahların çatışmalarda kullanıldığını da görüyoruz” dedi.
ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI SORUŞTURMA BAŞLATTI
Bu açıklamalara art arda sert tepkiler gelirken yaşanan gelişmelerden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında soruşturma başlatıldı.
“HEM TAZMİNAT HEM AĞIR CEZA DAVALARI İLE ÜZERİNE GİDECEĞİZ”
Azerbaycan dönüşü gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu iddiaya çok sert tepki gösterdi. Erdoğan, “Bu konuyla ilgili arkadaşlarıma da söyledim ve Hulusi Paşa ile de bunu tekrar tekrar konuştuk. Arkadaşlar hemen süratle davaları açtılar ve bunun peşini kesinlikle bırakmayacağız. Hem tazminat hem ağır ceza davalarla üzerine gideceğiz. Silahlı Kuvvetlerimizin bugüne kadar kimyasal silah kullanmak gibi bir taksiratı yoktur. Attığı bütün adımları uluslararası hukuk neyi gerektiriyorsa bu çerçevede atmıştır ve bu çerçevede atmaya da devam edecektir.” dedi.
“BUNLAR AHLAKSIZ, NAMUSSUZ”
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:
“KILIÇDAROĞLU BU İŞİN ACEMİSİ”
“Böyle sağa sola topu atmakla işi kurtaramaz. Zira futbolu ondan çok çok iyi bilirim. O, bu işin çok acemisi. Kim kalede, kim orta sahada, kim geri dörtlüde veya kim forvette oynaması gerekir bunu bilmez. Lefter’i kaleci olarak tanıtan bir adamdan bir şey olmaz.
“TÜRKİYE’DE HAMBURGERCİLER BİTMEDİ”
Türkiye’de hamburgerci dükkanları filan bitmiş değil. Fakat yani bunu Kılıçdaroğlu’nun bizzat kendinden duymamış olsak ben bile “gerçekten böyle bir şey oldu mu” derdim. Ama maalesef kendinden dinledik; yani bir benzin istasyonuna uğramışlar, orada bir hamburgerci dükkanı görünce orada yemişler. Bunu bizzat kendisi söyleyince gerçekten ben de şok oldum. Yani böyle bir şey yapmış olsan bile söylemeye gerek yok. Bu da siyasetin ne kadar acemisi olduğunu ortaya koyuyor. Tabii bir de onunla kalmadı. Yapılmakta olan Türken Foundation binasının karşısına geçip orada çekim yaptı. Buradan da aile kavramına yönelik bizim şu anda ileri sürdüğümüz teze, güya tersinden bir yaklaşımla sataştı; “Önce sen kendi ailenin, kızlarının, oğlunun buraya yapmış olduğu destekleri açıkla” gibi bir yaklaşımın içerisine giriyor. Bu da hukuk bilmezliğin, aile kavramını tanımazlığın bu adamda ne kadar ileri olduğunu gösteriyor. Biz aile kavramını inşallah bu başörtüsü meselesiyle ilgili çalışmanın içerisine alacağız. Arkadaşlarımızla gerek ilgili kamu görevlileri gerek akademisyenlerle geniş bir çalışma yaptık. Bu çalışmayı da arkadaşlarımız nihayete erdirdiler. En son dün akşam da bana sundular, gördük, baktık. Kısa zamanda bunu da kamuoyuna inşallah sunacağız. Tabii bu kadar açtığımız davalardan bundan tazminatları koparıyoruz. Şimdi bundan da yine tazminatı koparacağımıza inanıyorum. Türken Foundation, yine bundan şöyle bir miktar para alacak.
“TOKİ KONUT VE ARSALARINDA GEÇMİŞİMİZ VE RAKAMLAR ORTADA”
Bunlarda yalan dolan çok çok fazla. Zira şu an itibarıyla bizim sadece TOKİ’de bitirip sahiplerine teslim ettiğimiz konut sayısı yaklaşık 1 milyon 170 bin. Yapılmakta olan demiyorum, bitirip de sahiplerine teslim ettiğimiz… Şimdi ise gerek konut gerek işyeri gerekse arsa noktasında yeni bir adım atıyoruz. İlk etapta 1 milyon arsa planladık. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız, Türkiye’nin dört bir yanında hangi bölgede ne kadar parsel, arsa ayıracağız, bunların çalışmalarını yaptı ve inşallah bunların teslimini de kura ile sahiplerine yapacağız. Bunun gerçekleştirilememesi için, yapılmaması için hiçbir sebep yok. Çünkü bizim icraatlarımızın ulaştığı yere bunların hayalleri dahi ulaşamaz. Biz bunu yaptık. Eserimiz ortada. Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Biz eserlerimizle konuşuyoruz. Olay bu kadar basit.
“MUHAFAZAKAR DEVRİMCİYİZ; MİLLİ MANEVİ DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ”
Biz muhafazakâr devrimciyiz. Milli ve manevi değerlerimize tavizsiz şekilde sahip çıkan; haklarımızı, menfaatlerimizi her şartta koruyan yanımızla muhafazakârız. Ülkemiz için eser ve hizmet siyasetinden demokrasi, hak ve özgürlüklere, her alanda devrim niteliğinde adımlar atan; dünyadaki zulme ve adaletsizliklere itiraz eden yanımızla da devrimciyiz. Yakıp yıkan, taş üstüne taş koymayan sözde devrimciliğin aksine; kendi medeniyetinin değerlerinden yana olarak sürekli okuyan, çalışan, üreten, imar eden, geliştiren ve atılım içinde olan gerçek bir devrimciliktir bu. Muhafazakâr devrimcilik işte budur. Bu anlamda özellikle gençlerimize Nuri Pakdil’in eserlerini okumalarını tavsiye ediyorum. Ben merhum Nuri ağabeyimizin aynı zamanda talebesi durumundaydım.”
“YATIRIMLAR ŞUŞA’YI CAZİBE MERKEZİ HALİNE GETİRECEK”
Zengilan ve diğer havaalanı açılışlarıyla bu işin önü bir yerde açılıyor. Şu anda buralarda yolların altyapıları bitirilmek üzere. Öyle zannediyorum ki bir yıl içerisinde üst yapıları da bitirildiği andan itibaren Şuşa’ya ulaşım çok daha kolaylaşacak. İlham Bey önümüzdeki yıl buraya çok ciddi bir para ayırdıklarını, ayıracaklarını söyledi. Türk müteahhit firmalarımız da eğer planlar hayata geçirilirse biz burayı 1-1,5 yıl içerisinde bitiririz diyorlar. Tabii karayolları yanında demiryolları da var. Bunları bitirmekte kararlılar. Bunu bitirdikleri andan itibaren zaten Şuşa’nın yolu açılmış olacak. Gerek iç gerek dış turistlerle buralar hayata geçmiş olacak. Tabi Şuşa bu işin Azerbaycan’da en önemli çekim merkezi. Bu çekim merkezini bundan sonra İlham Bey, özellikle inanıyorum ki yapılacak otellerle filan çok daha cazip hale getirecek. Çünkü o noktada atılması gereken adımlar var. Fakat gerçekten Sayın Başkan durmuyor. İşte çok kısa zamanda yapılan tek katlı da olsa o binalarla buraya bir hareket getirdi. Ama Şuşa ile ilgili yapılacak olan otel yatırımları da orayı bir cazibe merkezi, bir çekim merkezi haline getirecektir. Biz de Şuşa’da Başkonsolosluğu açıyoruz.
“3 ÇOCUK BENİM GİZLİ POLİTİKAM DEĞİL Kİ”
Ben her zaman açık açık en az 3 çocuk diyorum zaten. Bu benim gizli bir politikam değil ki. Böyle bir şeyi hiçbir zaman gizlemedim zaten. Orada da söylediğim çok açık ama onların istismarı bitmez. Onların istismarına cevap yetiştirmeye de gerek yok.”