Türkiye’de keçi yetiştiriciliği uzun yıllardan beri yaygın bir biçimde yapılmaktadır. Ülkemiz keçi popülasyonunun %96 gibi önemli bir bölümünün Kıl keçilerinden oluştuğu dikkate alındığında Kıl keçisi yetiştiriciliğinin mevcut durumunun değerlendirilmesi gerekli görülmektedir.Bu derleme çalışması ile birlikte çeşitli işletmelerin mevcut özelliklerinin ortaya konulması amacıyla yapılan anket çalışmaları vasıtası ile yaşanan birtakım sorunların saptanması ve elde edilen bilgiler doğrultusunda bu sorunların giderilmesine yönelik önerilerde bulunulması hedeflenmiştir. Bu çalışmada elde edilen veriler sayesinde hem literatüre hem de yetiştiricilere önemli katkılar sağlanacağı düşünülmektedir.
Keçiler eti, sütü, tiftiği, kılı, derisi, iç organları, kanı ve gübresinden yararlanılan bir çiftlik hayvanıdır. Günümüzde yetiştiriciliği hemen hemen dünyanın her bölgesinde yapılabilmektedir (Alaşahan ve Öztürk, 2019). Ülkemiz keçi popülasyonunun %96 gibi önemli bir bölümünün Kıl keçilerinden oluştuğu ve bu popülasyonun tüm bölgelere yayıldığı bilinmektedir (Atay ve ark., 2011; Öner ve ark., 2012; Alaşahan ve Öztürk, 2019). Kıl keçileri (Capra hircus L.) genellikle siyah renkli olmakla birlikte bazen gri, kahverengi veya alacalı olanlara rastlanmaktadır. Dayanıklı vücutları olan Kıl keçilerinin başları orta büyüklükte ve düzgün bir profile sahiptir. Daha kısa kulaklı olanları görülmekle birlikte genellikle iri ve sarkık kulaklıdırlar (Çalpucu ve ark., 2013). Ülkemizin sert iklim koşullarına dayanabilen, zayıf meralarda ve dağlık alanlarda kolaylıkla yetiştirilebilen kombine verimli bir keçi ırkıdır (Günlü ve Alaşahan, 2010). Kıl keçilerinin laktasyon süresi 90-120 gün olup süt verimi 60-75 kg’dır. Sütün yağ oranının yaklaşık % 5-5.5 bildirilmektedir (Arslanbaş ve Bodur, 2010).
Kıl Keçisi Yetiştiriciliği
Kıl keçi yetiştiriciliği çok eski zamanlardan beri yapılmakta ve günümüzde de önemli bir geçim kaynağı olarak görülmektedir (Keskin ve ark., 2017). Karlı ve sürdürülebilir keçi yetiştiriciliği, yetiştirici birliklerinin daha fonksiyonel olmalarına bağlıdır. Bunun için de birlikler birtakım desteklere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla birliklerin çağdaş örgütlenmenin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi gerekmektedir (Günlü ve Alaşahan, 2010).
Türkiye’de keçi yetiştiriciliği önceki yıllarda ormanlık ve dağlık alanlarda yürütülmekte iken günümüzde entansif işletmeler şeklinde yapılmaya başlanması dikkat çekmektedir (Tolunay ve ark., 2018). Entansif yetiştiricilikte söz konusu olan modern ağıl yapı sistemlerinde hayvanlar yaş, cinsiyet ve fizyolojik durumlarına göre ayrı bölmelerde barındırılmaktadır (Ünal ve ark., 2018).
Sürdürülebilir Kıl keçisi yetiştiriciliği için işletmelerdeki barınak tipi, hayvan varlığı, vitamin E selenyum takviyesi, doğum bölmesi, sütten kesim yaşı, hayvan sağlığı ve oğlak ölüm oranları, çoğuzluk oranı, günlük süt verimi, laktasyondaki süt verimi gibi kavramlar önem arz etmektedir.
Ülkemizde farklı üretim sistemlerinde Kıl keçisi yetiştiriciliği ve sürdürülebilirliğini ortaya koymak adına çeşitli araştırmacıların sınırlı sayıdaki çalışmalarına rastlanılmaktadır.
Oral ve Altınel (2006) tarafından Aydın’da yetiştirilen Kıl keçilerinde doğum ağırlığını ortalama olarak 2.58 kg, 120. gün ağırlığının ise 17.32 kg olduğu tespit edilmiştir.
Erduran (2017) yarı entansi̇f koşullarda laktasyon süt verimleri düşük olan Kıl keçilerinin ve melezlerinin verim performansının ek yemleme ile iyileştirilebileceğini bildirmiştir.
Erten ve Yılmaz (2013) tarafından ekstansif koşullarda yetiştirilen Kıl keçilerinin çiftlik ortamında gerçekleştirilenyetiştiriciliğe göre süt ve döl verimi performanslarının daha düşük olduğu bildirilmiştir. Çalışmanın sonunda, keçilerinverim performanslarının arttırılması için besleme ve bakımşartlarınıngeliştirilmesinin gerekli olduğunu bildirilmiştir.
Şengonca ve ark. (2003) Kıl keçileri ile yaptıkları çalışmada laktasyon süresini ortalama 143.7 gün olarak bildirmişlerdir.
Tozlu-Çelik ve Olfaz (2015) tarafından Amasya’da gerçekleştirilen bir çalışmada 2011 ve 2012 yıllarında günlük ortalama süt verimi, laktasyon süresi ve laktasyon süt verimi üzerine genotipin etkili olduğunubildirmişlerdir. Araştırmacılar sonuç olarak çiftlik şartlarında yetiştirilen Saanen x Kıl keçi F1 ve G1 genotipinin süt verim performanslarının Kıl keçilerine göre daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir.
Koyuncu ve ark. (2006) tarafından Çanakkale’de yapılan anket çalışması sonucunda incelenen 20 işletmedeki en yaygın yetiştirilen keçi ırklarının sırasıyla Saanen (% 84.21), Maltız (% 52.63) ve Kıl Keçisi (% 42.11) olduğu bildirilmiştir. İşletmelerdeki çoğuzluk oranı ortalama 0.59iken, günlük süt verimi ortalama 2.32, laktasyondaki süt verimi ise 363 litre bulunmuştur. İşletmelerde % 65 oranında barınak tipi klasik ağıl kullanılırken, % 20’lik kısmında sundurma, %15’inde ise işletme ahırlarının keçi barınağı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Barınakların % 39’u iyi, % 50’si orta ve % 11’i kötü olarak belirlenmiştir. Yetiştiricilerin % 75’i keçileri meraya çıkardığını bildirmiştir. Çalışmada oğlak ölüm oranı 0.30 olarak tespit edilmiştir. Yaygın rastlanan hastalıkların dış parazit (% 68.42), solunum yolu (% 52.63) ve göz hastalıkları olduğu saptanmıştır (% 42.11). Bunun yanında yetiştiricilerin % 84.21’inin koruyucu aşılar uyguladığı saptanmıştır. Çalışmanın sonucunda keçiler için sağlık koruma uygulamalarının gerekli olduğu vurgulanmıştır.
Karakuş ve Akkol (2013) tarafından Van’da bulunan 433 küçükbaş hayvancılık işletmesinde yapılan anket çalışmasının sonucunda işletmelerin hayvan varlığı ortalama olarak 95.51 baş anaç koyun, 13.33 baş anaç keçi, 5.04 baş koç ve 1.18 baş teke olarak belirlenmiştir. Koçaltı koyun başına doğan kuzu sayısının 0.79, tekealtı keçi başına doğan oğlak sayısının 1.04, kuzu ölüm oranının %9.50 ve oğlak ölüm oranının %14.43 olduğu bildirilmiştir. Sağlık problemleri arasında büyük orandadış parazit (%65.36) ve solunum yolu (%52.19) hastalıkları görüldüğü bildirilmiştir.
Bilginturan ve Ayhan (2008) tarafından Burdur’da yapılan bir araştırmada 40 tane keçicilik işletmesinde anket düzenlenmiştir. %100 oranında Kıl keçisi yetiştirilen işletmelerde 119.23 baş anaç keçi bulunduğu bildirilmiştir. Gebelik oranı %92.83 iken, kısırlık oranı %7.17, ikizlik oranı %2.34, oğlak ölüm oranı %4.19 olarak belirlenmiştir. Süt verimleri ise ortalama olarak 0.333 l/baş bulunmuştur. Anket çalışmasına katılan işletmelerin %65’i kapalı, %32.5’i ise sundurmalı ağıl şeklinde olduğu tespit edilmiştir.
Sonuç olarak Kıl keçisi yetiştiriciliğinde çeşitli sorunların olduğu görülmektedir. Yetiştiricilik konusunda eksik ya da yanlış bilgiler de mevcuttur ve bu bilgiler ışığında yapılan yetiştiricilikte pek çok problem doğmaktadır. Sürdürülebilir Kıl keçisi yetiştiriciliğinde yetiştici birliklerinin fonksiyonel bir yapı gösterebilmesi ve verim sağlayabilmeleri için birliklere birtakım destekler verilmedir. Yetiştirici birliklerine üye olan işletmelerde mevcut sorunların tespit edilerek giderilmesi, örgütleşme, yapısal özelliklerin ortaya konulması, entansif işletmelerde barınak hususunda planlamaların yapılması, hayvalarına ihtiyacına göre kaba yem ihtiyacının belirlenmesi kavramları önemli olup karlılık üzerinde doğrudan etkileri bulunmaktadır. Yetiştirici birliklerinin oluşturduğu bu gibi programların uygulanması önem arz etmektedir.
Ümit DEMİR
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi,
Zootekni Anabilim Dalı