Daha İyi Yargı Derneği’nin hazırladığı “A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu” çalışmasının iş ve hukuk dünyasına tanıtılması amacıyla DÜNYA gazetesi işbirliğiyle düzenlenen Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları yarın Çanakkale’de yapılacak toplantı ile yeniden başlıyor. Mart-Haziran döneminde 8 ilde gerçekleştirilen Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları yeni dönemde 14 ilde daha düzenlenecek. Yeni dönem toplantılarına başlarken, Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün ile DÜNYA Gazetesi üst yöneticisi Hakan Güldağ, ilk 8 buluşmayı değerlendirdi.
Hakan Güldağ: “Ekonomi ve Hukuk Buluşmaları” toplantılarımızın değerlendirmesine geçmeden önce şunu sorayım, Daha İyi Yargı Derneği’ni hangi amaçla kurdunuz? Mehmet
Gün: Daha İyi Yargı Derneği, Türk yargısını çağdaşları seviyesine getirmek amacıyla kuruldu. Çünkü yargı demokrasinin temel direği, hukukun üstünlüğünü sağlamanın ve halkın refahını kalıcı sürdürülebilir artırmanın yegane aracıdır.
Yargının kısıtları, kapasite yetersizliği ve mevcut sorunları bir yandan hukukun üstünlüğü endekslerinde alt seviyelere düşmemize neden oluyor, diğer yandan, devlet yapılanma ve yönetim sistemimizin vasat seviyede kalmasına… Bu durum ise bizzat kendimizden kaynaklanan sorunlar nedeniyle ekonomimizde iniş ve çıkışlara, çok daha yüksek olması gereken milli gelirimizin, halkımızın refah seviyesinin gerçek potansiyelinin çok altında kalmasına neden oluyor.
Güldağ: ‘A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu’ çalışması da bu ihtiyaçtan mı doğdu?
Gün: Evet. Bu durumu ‘Türkiye’nin Orta Demokrasi Sorunları ve Çözüm Yolu: Yargı, Hesapverirlik ve Temsilde Adalet’ isimli kitabımızda açıklıyoruz. Çözümün yargı sorununu çözmekten başladığını vurguluyoruz. Sözünü ettiğim temel sorunları kökünden çözmek amacıyla yola çıktık. İlk önce yargı sorununu kökten çözmek için için A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu kitabındaki yenilikçi çözümleri oluşturduk. Kitap olarak da yayınladık. Ulusal ve uluslararası alanda tartışmaya açtık.
Güldağ: Doğrusu bu konuları güçlü biçimde tartışmakta geç bile kaldığımızı düşünüyorum. Ama zararın neresinden dönülse kardır. Biz de, gazete olarak tartışmaya iş dünyası ve ekonomi açısından eleştirel bir platform sunmanın faydalı olacağını düşündük. Özellikle konunun sadece İstanbul ve Ankara’da değil, Anadolu’da ele alınıp tartışılması bu açıdan önemliydi.
Gün: Hukuk dünyası yargı hizmetlerini verenler olması sebebiyle yargı sorununun ilk derecede paydaşıdır. Hizmetlerini geliştirmek için sorunlarını tespit etmek ve çözmek en başta hukukçuların görevidir. İş dünyası ise yargı hizmetlerinin muhatabı, yararını veya zararını gören kesim olması sebebiyle hemen hukukçulardan sonra gelen paydaşlardır. Kısacası, hukukçular ve iş dünyası birlikte yargının sorununu çözme kapasitesine sahiptir.
Güldağ: Ekonomi çerçevesinde bakınca, adalet sistemindeki, yargıdaki bozukluklardan, gecikmelerden asıl zarar gören kesim iş dünyası. Çözümden en çok yarar görecek olanlar da doğrudan iş dünyası.
Gün: Eğri oturalım doğru konuşalım. Hukukçular yargı sorunlarından doğrudan zarar görmezler.
Güldağ: Ama örnekleri bol, bir hayli yarar görebiliyorlar.
Gün: O da olabiliyor. Örneğin avukatlar lüzumsuz yere gereksiz işlerden gelir elde edebilirler. Hizmetlerinin kalitesi düşerken, iş dünyasından daha yüksek ücretler alabilirler. Buna karşın iş dünyası bir yandan kalitesiz hizmet için orantısız yüksek bedeller öderken, diğer yandan malvarlıklarının değeri düşer. Hukuki güvensizlik ve belirsizlik yatırım yapmalarını zorlaştırır. Karlılıkları da düşer ve sonuçta onlar da karlarını en yükseğe çıkarmak için kalite ve verimlilik konularını ihmal ederek fiyatlarını en yükseğe çıkarmayı tercih ederler. Sonuçta üretimin kalitesi, yaratılan katma değer, gelirler ve karlar düşmeye başlar. Bu ortamda yatırım ve üretim azalır. Ekonomik yarışma yerini fırsatçılığa bırakır ve ekonomi kötüleşir.
Güldağ: Kötüleşmese bile potansiyellerimize ulaşamıyoruz bir türlü. Haksızlık etmeyelim. Bu topraklar üzerinde inşa ettikleri Türkiye’ye önemli bir imkan seti sağlıyor. Gelgelelim hak ettiğimiz noktanın da uzağındayız. Aslına bakarsanız bu çok eski bir sorunumuz bizim. İngiltere’de 19. yüzyılın ikinci yarısında iki kez başbakanlık yapmış Lord Disraeli, “Osmanlı İmparatorluğu büyük bir gelişme potansiyeline sahiptir ama hep gelişme potansiyeli olan bir ülke olarak kalacaktır” demişti. Haksızlık etmeyelim, bir çok şey de yaptık ama potansiyellerimizi bir türlü istediğimiz gibi hayata geçiremedik. Potansiyellerimizi sonuca vardırmak, kinetiğe dönüştürmek için iyi işleyen bir yargının müthiş kritik rolü var. Dünün kimi kabile devletlerinde bile görebiliyoruz bunun etkilerini…
Gün: İyi işleyen bir yargı sisteminin hem mikro hem makro seviyede sağlayacağı iyileşme kendini hukukun üstünlüğü ve hukuk güvenliği olarak ortaya koyar ve kötüleşme girdabını ekonomide ve sosyal hayatta enerji fışkırmalarına dönüştürür ve refah kalıcı olarak yükselir.
Güldağ: Yargı tıkır tıkır işleyecek ki, toplumun refahı için ekonomi de tıkır tıkır işlesin. Zaten bu toplantıları yapma amacımız da buydu…
Gün:İş dünyası ile hukuk dünyasını buluşturarak ekonomik sorunların temelinde, hukukun üstünlüğü sorununun ve onun da temelinde yargı sorunu olduğunda ve bu sorunun çözümünün mümkün olduğunda mutabakat sağlamak istedik. A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu önerilerinin soruna kökten 9 çözüm getirdiğini anlatmak, göstermek ve her iki kesimin de eleştiri, öneri ve geri bildirimlerini öğrenmek istedik.
Güldağ: Peki geride bıraktığımız 8 kentteki Ekonomi ve Hukuk buluşmalarında siz ne gördünüz? İş dünyası yargıda reform gerektiğini düşünüyor mu?
Gün: Diyebilirim ki, iş dünyası bu konuda tam bir fikir ve de söylem birliği içinde. Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı sorunlarının Türkiye’nin en temel sorunu olduğunu hemen herkes biliyor ve çözüm talep ediyor.
Güldağ: Ne talep ediyorlar?
Gün: Bir kez yargının kapsamlı bir reform geçirmesi gerektiğini düşünüyorlar. Siz de tanıksınız. Bunu güçlü biçimde dillendiren iş adamlarıyla sohbet ettik birlikte. Ayrıca, hakimlerin ve hukukçuların bilgili, tecrübeli ve hesap verir olmasını, davaların kısa sürede ve ticari değerini kaybetmeden etkin olarak çözülmesini de ısrarlı olarak talep ettiklerine tanık olduk. Derneğimizin bu konuda inisiyatif almasını ve geliştirdiği çözüm önerilerini çok değerli buluyor ve onaylıyor.
Güldağ: Şunu da ben ilave edeyim. İşçi-işveren ilişkileri sık sık dile getirildi toplantılarda… Kıdem tazminatı sorunları da öyle. Bu konuların şirketlerin sürekliliğini tehlikeye atacak boyutlara geldiğini belirtiyor iş dünyası. Yargı ve hukuk söz konusu olduğunda size göre iş dünyasının temel sorunları nedir?
Gün: En başta hukuk güvenliği hissi çok zayıf ve hukuk disiplini ciddi şekilde aksıyor. Bu durum işletmelerin kurumlaşmasını, ortakların birbirlerine güven duymasını ve akraba olmayanların güçlerini birleştirdikleri şirketler kurmalarını, işletmelerde profesyonel yöneticilerine istihdam edilmesini, aile şirketlerinin sürdürülmesini ve yeteri kadar büyüyenlerin büyük kısmının halka açılmasını ve genel olarak şirketlerin ulusal ve de uluslararası ölçeklerde rekabet gücü kazanmasına engel oluyor. Tedarik zincirleri kişisel güven ilişkisi üzerine kurulu.
Güldağ: Arkadaşlarımız, Anadolu’da başarılı bir yerel perakende zinciri altıncı marketini açarken şirketin sahibi konumundaki aile büyüğü ile sohbetlerini anlatmışlardı. Sormuşlar, ‘daha ne kadar büyüyeceksiniz’ diye. Demiş ki, “Oğlanlar da, damatlar da birer kasada oturuyor. Artık bizden kasada duracak kimse kalmadığına göre, büyüme de buraya kadar.” Birbirimize güvenmemiz güzel ama sisteme güvenmemiz lazım. Ortaklıkların gelişememesinde kültür kadar, yargıya güvensizliğin de rol oynadığını düşünüyorum. Gün: Bu durum aynı zamanda işletmelerin ölçek ekonomisinin gereklerine göre evrilmelerini de önlüyor. İnsan kaynakları, finansmana erişim ve benzeri konularda lüzumsuz giderlere, Ar-Ge kapasitelerinin sınırlı ve göstermelik kalmasına, know-how haklarının değersizleşmesine, fikri ve sınai hakların korunmasında yetersizliğe, sanayi casusluğunun sıradan kabul edilmesine neden oluyor. Bütün bunlar başarılı işletmelerin bile büyümesine ve rekabet gücü edinmesine bir ülke üst sınırı getiriyor. İstisnai durumlarda yurt dışına açılan işletmeler bu üst tavanı aşabiliyor ancak. Daha da önemlisi bu sorunlar ülkedeki makro ekonomi yönetimi sorunları ile birleşince yerleşik yatırımcılar ülke dışında yatırım yapmaya meyilli oluyorlar. İşletmelere çağ atlatabilecek olan iş gücü kaynakları da ülke dışına göç ediyor.
Güldağ:İş dünyası farkında aslında bu sorunların…
Gün: İş dünyası bu sorunların tam olarak farkında ancak kısa veya uzun dönemde bir çözüm getirileceğine inanmıyor. Sanki kadermiş gibi sorunların çözülmeden sürüp gideceği yönünde bir umutsuzluk iş dünyasına hakim olmuş durumda. “Küçük olsun benim olsun, sorunsuz veya az sorunlu olsun ve en kötü olasılığa karşı tedbirli olalım” gibi bir anlayış hakim. Bu da iş dünyasının gerçek kapasitesinin altında yatırım yapmasına, dışarıya yatırım yapmasına ve servetini değişik ülkelere aktarmasına neden oluyor.
Güldağ:Peki yargıya ilişkin hangi sorunların öne çıktığını gördünüz buluşmalarda?
Gün:İş dünyası hukukun üstünlüğü ile yargı bağımsızlığı arasındaki bağlantıyı kuruyor. Ancak sorunu dillendirecek olursa hoşa gitmeyebileceğinden ve eleştirisinin siyasi bir söylem olarak algılanmasından endişe ediyor. Ulu orta eleştiri yaptıkları takdirde vergi incelemesi, idari makamlardaki işlerinin aksaması veya mülki amirler ya da merkezdeki yöneticilerce azarlanacakları endişesinin tahminlerin ötesinde etkili olduğunu söyleyebilirim. İş dünyası bu konularda tartışma konusu edilemeyecek ve kendisine bir şey yapılmasına neden olmayacağından emin olduğu ‘beylik’ söylemlere sığınıyor ve onunla yetiniyor. Örneğin, ‘hukukun üstünlüğü sürdürülebilir kalkınmanın temelidir, aksamalar giderilmelidir’ diyorlar ancak kendisi yürekten katılıyor olmasına karşın ‘Cumhurbaşkanının TCMB başkanını görevden alması yanlış ve hukuka aykırıdır’ veya ‘TCMB yöneticileri kanunla verilen paranın değerini koruma görevini yerine getirmemektedir’ gibi beyanlarda bulunmaktan kaçınıyor.
Güldağ: Ama özel sohbetlerde bunlar ifade eden iş insanları çok…
Gün: Söylemlerine bakıldığında iş dünyasının yargı sorunlarına dar bir pencereden baktığı söylenebilir. Biraz önce siz de belirttiniz. Özellikle işçi-işveren davalarında, işverenlere genel olarak da hakimin şahsi kanaatine göre davada güçlü gördüğü tarafa karşı önyargılı olunması gibi… Davaların ticari olarak makul sürelerde sonlandırılmaması, hakimlerin ticari konulara aşına olmaması, kararların gerekçesiz olması, uyuşmaz tarafların mahkeme önünde dürüst davranışının sağlanmaması da yine bu çerçevede dile getiriliyor. Kendi menfaatlerini doğrudan ilgilendirdiği halde iş dünyasının makro ekonomik kararların alındığı ‘siyasi düzlem’ hakkında eleştirilerden kaçındığını gözlemledim buluşmalarımızda…
Güldağ: Önerdiğiniz reformlara karşı ilgi nasıldı?
Gün: A’dan Z’ye Yargı Reformu önerilerimizin, derneğimizin siyaseten tarafsız bir yaklaşımla bu işe girişmiş olmasının iş dünyasında bir umut ışığı yakmış olduğunu söyleyebilirim. Olağan şartlarda sıkıcı bulunabilecek sunumlarımızı bir saat gibi uzunca bir süre dikkatle dinlemeleri, yüzlerinde oluşan ışıldama ve açıkça verdikleri geri bildirimler önerilerimizi bir bütün olarak benimsediklerini gösteriyor.
Güldağ: En çok hangi öneriye ilgi gösterdi iş dünyası?
Gün: Her ilin kendi ekonomik bölgesinin önceliklerine göre daha çok ilgi gösterdiği yönleri oluyor. Örneğin Denizli, İzmir ve Bursa’daki buluşmalarımızda işletmelerimizin uluslararası alanda rekabet edebilecek büyüklüğe, kurumlaşmaya, profesyonel yönetime ve hukuki disipline sahip olmasını sağlama yönünde daha çok ilgi olduğunu gözlemledim. Mersin ve Hatay’daki toplantılarımızda makro politikaların ve siyasi nitelikte kararların isabeti ve öngörülebilirliği için kamu görevlilerinin hesapverirliği öne çıktı. Edirne’deki buluşmamazda paramızın değerine ilişkin kararların ve uygulamanın ülkemizde yatırım fırsatları olmasına karşın iş insanlarının yabancı ülkelerde yatırım yapmaya yönelttiği ortaya konularak, halkın refahının parasının değerini iyi koruyan ülkelere aktığından şikayet edildi. Moda ve Hazır Giyim Federasyonu’ndaki buluşmamızda yargının özgürlükleri ve ifade özgürlüğünü koruyup geliştirmesinin, o sektördeki işletmelerin katma değerini katlayabileceği, işletmelerimizin taklit ve fason üretim döngüsünden çıkabilmesinin özgürlüklere ve iş dünyasında yansımasına bağlı olduğu tespit edildi.
Güldağ: Hukukçularımız, baro başkanlarımız da katıldı toplantılarımıza. Nasıl tepkiler aldınız? GünHukukçular önerilerimizin tamamına hem bir bütün olarak hem de her birisine tam bir mutabakat içinde yaklaştıklarını ve takdirle karşıladıklarını söyleyebilirim.
Güldağ: Peki hukuk dünyası, iş dünyasının yargıya ilişkin sorunlarının farkında mı?
Gün: Bu buluşmalar, hukuk güvenliği ve disiplini ile güçlendirerek işletmelerimizin varlığını sürdürmenin, uluslararası rekabet gücü kazandırmanın önemini daha net bir şekilde ortaya koydu. İşletmelerin aslında toplumda herkese ait üretim yerleri olduğu, üretime katılan paydaşların birinci önceliğinin işletmenin idamesi, ürettiği katma değerin artırılması ve en sonunda üretilen refahın adil bir şekilde paylaşılması konusunda yeni bir farkındalık da oluştu. Sonuçta hukuk dünyasının genelinin iş dünyasının sorunlarına daha aşina haline geldiğini söyleyebilirim.
Güldağ: İlk 8 toplantı sonunda iş ve hukuk dünyasında bir farkındalık yarattığınızı ya da yaratabileceğinizi düşünebiliyor musunuz?
Gün: Aynı zamanda naklen de yayınladığımız bütün buluşmalarımızın hem yüz yüze katılım hem de çevrimiçi izleme bakımından çok ilgi çektiğini ve sorunun sadece varlığı, boyutları ve etkileri konusunda hem farkındalık yarattığını hem de çözüm için bir umut ışığı yaktığını görüyorum. Bu ışığın giderek güçleneceğini ve yakın zamanda kökten bir çözümü başlatacağını düşünüyorum.
A’dan Z’ye Türk Yargı Reformu çalışmasında önerilen 9 reform
1) Hakimler Savcılar Kurulu’nu, toplumun tüm kesimlerini temsil eden, hiçbir kişi, grup veya koalisyonunun etki edemeyeceği, tam bağımsız hale dönüştürerek, kaliteli yargı hizmeti üretimine odaklanan düzenleyici bir kurum olarak Adalet Yüksek Kurumu oluşturmak ve bu kurumu tüm paydaşlarla sürekli olarak danışan ve tavsiyeler oluşturan Daimi Hukuk Şurası ile güçlendirmek.
2) Yargının idaresiyle ilgili, Adalet Yüksek Kurumu kararları da dahil her türlü karar ve işlemi etkin yargısal denetime açmak ve bu amaçla yargı konularında uzmanlaşmış Adalet Yüksek Mahkemesi oluşturmak.
3) Anayasa Mahkemesi’nin daire sayısını 3’e çıkarmak, üye sayısını 15’ten 30’a yükseltmek, seçimlerini kamuoyunun katılımına açık şeffaf ve yargı denetimine tabi tutarak kapasitesini artırmak ve siyaseten tarafsızlığını geliştirmek.
4) Hukuk mesleklerinin her biri için, yönetimleri sadece meslek mensupları tarafından seçilen, tam bağımsız yargısal meslek kuruluşları oluşturmak ve bu kuruluşları anayasa ile güvence altına almak.
5) Yargı görevlerine kabul ve atamalarında tam liyakati sağlamak; yargı üst organlarına, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay üyeliklerine adaylık ve atamalarda kamuoyunu dahil ederek tam şeffaflığı, seçme ve atama kararlarını gerekçeli açık oya tabi tutup bütün aşamaları yargı denetimine tabi kılarak tam hesapverirliği sağlamak.
6) Ahi geleneğinin özüne uygun olarak yeknesak hukuk meslekleri kariyer planı oluşturmak ve insan kaynaklarını ihtiyaca uygun olarak geliştirip liyakat esaslı olarak değerlendirmek.
7) Yargı hizmet birimlerini, mahkemeleri ve insan kaynaklarını 26 kalkınma bölgesi bazında optimum şekilde dağıtmak, uzmanlıkları merkezlerde yoğunlaştırırken, hizmeti halkın ayağına götürmek.
8) Uyuşmazlıkları erken aşamada ederek yargının iş yükünü önceden kestirmek, yargı kaynaklarını ileriye yönelik planlamak, modern uyuşmazlık yönetim usulleri ve dava öncesi dürüst ifşa ve ibraz kurallarıyla sulh ve uzlaşmayı teşvik etmek, buna rağmen yargıya intikal eden en karmaşık davaları en geç üç-dört ay içinde sonlandırmak.
9) Herkese karşı hukukun üstünlüğü için kamu görevlilerinin suçlarında idari amirlerin ve kendi kuruluşlarının soruşturma izni vermesi şartını ilga etmek; dokunulmazlıkları hukuk yoluyla güçlendirmek, yasama dokunulmazlığına sahip olanların soruşturmasında Adalet Yüksek Mahkemesi’ni münhasır yetkili kılmak ve siyasi kararla dokunulmazlık kaldırılmasını ilga etmek; yargı ve kamu üst düzey görevlilerinin suçlarının soruşturmasını münhahasıran Adalet Yüksek Mahkemesi’ne vermek.