Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Mevcut Anayasa’da hak ve özgürlükler sistematiğinin sınırlama üzerine kurulu olduğunu anlatan Uçum, “Sanki hak ve özgürlükler kural değil de sınırlamalar kuralmış gibi bir yaklaşım var” dedi.
Uçum, “Dolayısıyla hak ve özgürlükler yaklaşımı açısından öncelikle hak ve özgürlüklerin temel, esas ilke olduğu, sınırlamaların istisna olduğu bir anayasal yaklaşıma ve bir anayasal düzene ihtiyacımız var.” değerlendirmesini yaptı.
‘Yüzyıla uygun hale getirilmesi ihtiyaç’
Uçum, Anayasa’nın diğer özelliğinin teşkilatın düzenlenmesi olduğunu belirterek şunları söyledi: “Biz teşkilat olarak, hükümet modeli olarak Başkanlık Sistemi’ni seçtik. Başkanlık Sistemi’nin geliştirilmesine yönelik birtakım ihtiyaçlar da söz konusu. Aynı zamanda kuvvetlerle ilgili gerek yürütme gerek yasama gerek yargı arasındaki ilişkilerle ilgili ihtiyaçlar da söz konusu. Dolayısıyla bu yönüyle de yani devlet teşkilatının bu yüzyıla uygun hale getirilmesi, aralarındaki ilişkilerin daha da geliştirilip güçlendirilmesi için de bir ihtiyaç.”
‘Toplum yeni anayasa istiyor’
21. yüzyılın çok farklı dinamiklerinin bulunduğuna işaret eden Uçum, çok farklı ihtiyaçların, yeni nesil hakların ortaya çıktığını, bu yüzyılın ihtiyaçlarını karşılamak için de yeni anayasaya ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Uçum, “Sonuç olarak Türkiye toplumu, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılında darbe ürünü olan bir anayasayla yaşamak zorunda bırakılmamalı. Toplum yeni anayasa istiyor.” şeklinde konuştu.
Temel ilkeleri olacak
Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, “Yeni anayasa derken, sıfırdan, bir ‘tabula rasa’ yaklaşımıyla boş bir kağıda her şeyi yazarak bir anayasadan söz etmemek lazım.” dedi.
Uçum, yeni olsa bile mutlak surette Cumhuriyet’in birikimi ve demokratik birikimin bu yeni anayasanın temeli, kaidesi, tabanı olacağını belirtti. Bugün yeni anayasa talebini öne çıkaran hiçbir çevrenin Cumhuriyet’in ilkeleri konusunda mutabakatın dışında bir tutum ortaya koymadığını dile getiren Uçum, şöyle konuştu:
“Dolayısıyla yeni anayasanın birinci önceliği, birinci kaidesi, birinci temeli Cumhuriyet’in ilkeleridir, Cumhuriyetin kuruluş ilkeleridir. Kurucu lider Atatürk, Cumhuriyet’in nitelikleri, laiklik, hukuk devleti, sosyal devlet, demokratik devlet, bütün bu ilkeler yeni anayasanın tabii ki temeli olacaktır. Başkent, bayrak, elbette yeni anayasanın temeli olacak ilkelerdir. Dilin Türkçe olması, yeni anayasanın temeli olan ilkelerdir. Bunlar zaten Cumhuriyet’in kuruluşuyla elde ettiğimiz, bütün topluma ait birikimlerdir. Kapsayıcı Türk milleti anlayışı, kapsayıcı Türk vatandaşlığı anlayışı, bu yeni anayasanın zaten birikim ilkeleridir ve böyle olacaktır. Dolayısıyla birinci esas Cumhuriyetin ilkelerinin korunması ve güçlendirilmesidir.”
‘Milli yaklaşım’
İkinci esasın ise demokratik birikim olduğunu, Türkiye’nin kurulduğundan beri çok ciddi bir demokratikleşme süreci yaşadığını ve bu birikimi oluşturduğunu söyleyen Uçum, şöyle devam etti:
“Yeni anayasa, Cumhuriyet’in ilkelerine ve demokratik birikime dayanan bir anayasa olacaktır. Onun dışında anayasanın kapsayıcı, kuşatıcı, koruyucu olması yaklaşımları üzerinde yeni anayasanın içeriği oluşturulacaktır. Daha da önemlisi bir milli anayasa yaklaşımıyla yeni anayasanın ele alınması gerekir. Özellikle günümüzde küresel emperyalizmin milli devletlere karşı saldırılarının çok arttığı, dünyada temel çelişkinin neredeyse küresel emperyalizmle milli devletler arasında olduğu bir dönemde bir milli anayasa yaklaşımıyla bu yeni anayasanın oluşturulması vazgeçilmez ilkelerden birisidir.”
Yeni anayasanın yapım usulünün bir kanunlaştırma süreci olduğunu belirten Uçum, “Yeni anayasayı mevcut anayasaya göre kurulmuş bir meclis yapabilir mi, yapamaz mı?” tartışmasının geride kaldığını anlattı.
Referandum sinyali
Milli egemenlik ilkesine dayanarak her toplumun, ülkenin, devletin, halkın, asli irade olarak yetkilendirdiği Meclis tarafından yeni anayasa yapılabileceğini dile getiren Uçum, şunları kaydetti:
“Asli irade olan halkın temsilcisi TBMM, temsili bir kurucu irade olarak yeni anayasayı yapma yetkisine sahiptir. Yapma usulünü de TBMM kendi iradesiyle, kararıyla belirleme imkanına, yetkisine sahiptir. Mevcut Anayasa’nın değiştirilme usulleri yeni anayasa konusunda benimsenebilir. Bu, Meclisin kararına bağlıdır. Böyle olduğunda da Meclis’te en az 360 milletvekiliyle bir yeni anayasanın, yeni anayasa kanununun kabul edilmesi, en az 200 milletvekiliyle teklif verilmesi, en az 360 milletvekiliyle kabul edilmesi ama her halükarda halkın onayına sunularak yürürlüğe girmesi usulü benimsenecek bir yaklaşım olarak öne çıkıyor.
‘Halkın onayına gidilmeli’
Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur, Meclis’te 400’den fazla milletvekili dahi kabul etse her halükarda halkın onayına giderek bu yeni anayasayı yapmak gerekir. Yani yeni anayasa yapım sürecinde halkla başlayan, halkla biten bir yapım süreci demokratik meşruiyet açısından son derece önemlidir. TBMM 2012’de Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları sırasında da yeni anayasa yapım süreciyle ilgili Meclisteki siyasi partilerin iradelerini referans almıştı. Meclisteki siyasi partiler bir mutabakatla yeni anayasa yapım usulünü belirleyebilirler ama bunun tabanı mutlak surette nitelikli çoğunlukla, en az 360’la kabul ve her halükarda isterse 400’den fazla milletvekili olsun halkın onayıyla yürürlüğe girecek bir anayasa olmalıdır.”