Kocaeli’nin Körfez ilçesinde bulunan Fatih Aile Sağlığı Merkezi’nde 3 aile hekiminin hasta yakınlarınca darp edilmesinin ardından Birlik ve Dayanışma Sendikası, Türkiye genelinde 5 gün süreyle iş bırakma kararı aldı. Sendika üyesi hekimler ve sağlık çalışanları, ilk iş bırakma gününde bugün Körfez ilçesi 95 Evler’de bulunan Aile Sağlığı Merkezi’nin önünde bir araya gelerek basın açıklaması gerçekleştirdi.
“Yeter Fahrettin Bizi kahrettin”, “Biz yoksak sen de yoksun” yazılı dövizlerin açıldığı basın açıklamasında konuşan Birlik ve Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Dr. Derya Mengücük, “Birlik ve Dayanışma Sendikası adına vahşice darp edilen arkadaşlarımıza geçmiş olsun demek istiyorum. Soruyorum; ‘Sağlıkta Şiddet Sona Ersin’ demesi gereken bizler miyiz? Bizler her seferinde burada toplanıp sağlıkta şiddetin insanlık dışı olduğunu, cağdaş, medeni, bilimsel bir sağlık siteminde asla yeri olmadığını sağlık bakanına, sağlık bakanlığına söylemek zorunda mıyız? Bu onların görevi. Onlar kurumlarında can güvenliğin sağlamak zorunda” dedi.
“SAĞLIK BAKANI SADECE KINAMAKLA YETİNİYOR”
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada sadece şiddeti kınamakla yetindiğini ifade eden Dr. Derya Mengücük, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bizler öldürüldük, öldürülmeye devam ediyoruz. Vurulduk, vurulmaya devam ediyoruz. Bıçaklandık, bıçaklanmaya devam ediyoruz. Darp edildik, darp edilmeye devam ediyoruz. Çalışanının can güvenliğinden sorumlu olan Sağlık Bakanlığı hiçbir şey yapmadı, yapmıyor. Hastanelerde silahlar patlıyor, silahlı çatışmalar yapılıyor. Sağlık Bakanı sosyal medyadan sadece ‘Ggeçmiş olsun’ diyor ve kınamakla yetiniyor. Hastanelerin önündeki silahlı çatışmalarda bazen doğrudan sağlık çalışanları hedef alınıyor, bazen ise çatışmanın ortasında kalabiliyor. Sağlık kurumlarında Dr. Ersin Arslan’dan, Ekrem Karakaya’ya hiçbir değişiklik olmadı. Hala meslektaşlarımız, çalışanlarımız darp ediliyor, hala vurulup bıçaklanıyor. Son haftalarda yine pek çok şiddet olayı yaşandı, parmakları, burnu kırılan, saçları yolunan, hamile haliyle tekmelenen meslektaşlarımız oldu. Acil servis hekimlerine toplu saldırılar, çatışmalar yaşandı. En son burada, bu aile sağlığı merkezinde 3 hekim arkadaşımız vahşice hayati tehlike oluşturacak kadar darp edildi. Yine Şanlıurfa’da bir hemşire arkadaşımız hayati şekilde darp edilerek yumruk aldı. İşte sağlıkta dönüşüm bu. Sağlıkta dönüşüm ile hekim arkadaşlarımız hayat kurtarandan şiddet kurbanına dönüştü.
“SAĞLIK SİSTEMİNDEKİ AKSAKLIĞIN SEBEBİ BİZLER DEĞİLİZ”
Hastalarımız da bunu yaşıyor. Randevu bulunamıyor, doktora ulaşılamıyor, sıralar bekleniyor. Hastalıklara çözümler bulunamıyor. Ücretsiz nitelikli sağlık hizmeti alınamıyor. Sağlık hizmetlerinde yaşanan bu kadar zorluk, aksama, gecikme ve yetersizliğin nedeni poliklinikteki veya acil servisteki o doktor, ameliyathanedeki o hemşire, aile sağlığı merkezindeki o ebe, laboratuvardaki o laborant, röntgendeki o teknisyen değildir. Bu sorunların muhatabı Sağlık Bakanı ve Sağlık Bakanlığı’nın bizzat kendisidir. Gerçek sorumlu ve muhataplar onlardır. Ama şiddetini yaşayanlar bizleriz. Bizim artık bu şiddete tahammülümüz yok. Birlik ve Dayanışma Sendikası olarak defalarca bir araya geldik, kınadık, arkadaşlarımıza destek olduk. Olmaya da devam edeceğiz ama bizim artık bu şiddete tahammülümüz yok. Biz dedik ki, bir daha şiddet yaşanırsa, bir daha şiddet durdurulmazsa gerekli tedbirler alınmazsa biz daha uzun süreli bu işi yapmamaya karar verdik. 5 gün iş bıraktık, sonrasında olacak gelişmelere göre daha uzun süre de yapmaya hazırız.
“CAN GÜVENLİĞİ YOKSA HİZMETTE YOK”
Sağlıkta can güvenliği tehdidi ve tehlikesi devam ettiği sürece hiçbir kod ve reform çözüm olamaz. Etkin ve gerçek yaptırımlar yerine sözde kalan önlemler yeterli değil. Sağlık Bakanlığı bu konuda açık ve net tutumunu belirlemeli ve ödün vermeden uygulayarak, sadece twit atarak değil, uygulamalıdır. Sağlık ve şiddet kelimelerinin yan yana olması utanç vericidir, sorumlular bellidir, sorumlular sizsiniz. Yine duymayacaklar belki ama duyurmaya devam edeceğiz, sağlık çalışanlarının can güvenliğini sağlamak onların görevidir. Sağlık çalışanlarının canı tehlikeye girdiyse sorumlular onlardır. Biz de en doğal yasal hakkımız olan can güvenliğimizin olmadığı ortamlarda, sağlık hizmeti yapmama hakkımızı sonuna kadar kullanacağız. Bu mücadelede her zaman arkadaşlarımızın yanında olacağız. Acilen en gerekli şekilde cezai kanun düzenlemelerinin yapılmasını ve tedbirlerinin alınmasını topluma da caydırıcı uyarıların yapılmasını istiyoruz. Sağlık Bakanı’nın söylemesi gereken cümleler var, onları söylemiyor sadece geçmiş olsun deyip kınamakla yetiniyor. İdari, siyasi yetkili ve sorumlular şiddeti ciddiyet ve kararlılıkla ele alıp çözmek niyetinde değiller. Etkin ve gerçek yaptırımlar yerine sözde kalan önlemler yeterli olmuyor. Sağlık Bakanlığı, acilen gerekli en ağır ceza kanunu değişikliklerini sağlamalı, etkin önlemler almalı, topluma da caydırıcı uyarılarını vermelidir.”