Özellikle ilköğretim çağındaki çocukların en mutlu günlerinden biri olan ve çocuklarla öğretmenleri arasındaki bağı ölümsüzleştiren Öğretmenler Günü kutlamaları, sanıldığının aksine çok eski bir geçmişe sahip değil.
24 Kasım 1928, modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği”ni kabul ettiği tarih. İşte bu tarih Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı olan 1981 tarihinde Öğretmenler Günü olarak belirlenmiş. Ancak bu özel tarihin bir kutlamaya dönüşmesi için 1992 yılına kadar beklenmiş. 26 Kasım 1992’de Resmi Gazete’de yayımlanan bir yönetmelikle Öğretmenler Günü kutlamalarının esasları belirlenmiş.
“Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacak”
Ancak bu çok özel günün tarihinin günümüze bu kadar yakın olması sizi şaşırtmasın. Öğretmenlere duyulan büyük güvenin tarihi cumhuriyetle yaşıt. Bunu Atatürk’ün akıllara kazınmış “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacak” diye başlayan konuşmasından çok iyi biliyoruz. Atatürk o tarihi konuşmasında şöyle diyor: “Öğretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizin başarınız, Cumhuriyetin başarısı olacaktır.”
Atatürk’ün bu konuşmasında dile getirdiği böylece Türk eğitim ve öğretimi tarihine yön veren yaklaşımı asıl olarak şu cümle belirler: “Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister!
1939 yılında efsanevi Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hasan Ali Yücel Başkanlığında düzenlenen Maarif Şurası’nın ardından yayımlanmış bir haberde Atatürk’ün ve doğal olarak cumhuriyetin bu bakış açısının detaylarını daha iyi görebiliyoruz. Haber şöyle başlıyor: “Seviyesi ne olursa olsun umumi olarak öğretimde iyi verim ancak iyi öğretmenlerle mümkündür. Bilhassa ilk ve orta öğretmen, başta gelen bir değerdir. Öğretimde gaye Türk çocuğuna yalnız programlarla tespit edilen faydalı bir bilgi yükü vermek değil, salim bir düşünce melekesi muvaffak bir çalışma metodu ve hepsinin üstünde çocuğu iyi ve faydalı bir insan yapan temiz ve kuvvetli bir karakter vermektir.”
“Eğitim”in, “Öğretim”den daha değerli bulunduğu cumhuriyetin ilk yıllarında gerçekleşen bu Maarif Şuralarında öğretmen okullarının takviye edilmesi ile ilgili verilen karardaki detaylar, dönemin bakış açısını ortaya çok iyi koyuyor. 3 Ağustos 1939 tarihli Vakit Gazetesi’nden okuyalım. “Muhtelif vilayetlerimizde bulunan öğretmen okulları her yıl ancak 700-800 öğretmen yetiştirebilmektedir. Bu miktarın artırılması çareleri aranmaktadır. Özellikle köy öğretmeni yetiştirmek için muhtelif vilayetlerde köy öğretmeni okulları tesis edilecektir. Buraların tedrisatında ziraat kısmı esaslı surette yer alacaktır. Diğer taraftan öğretmen okulları müfredat programına ziraat dersleri ilave edileceği gibi ziraat tecrübeleri yapılabilmesi bakımından yeni okullar geniş sahalarda açılacaktır. Yeni yapılacak teşkilatla her yıl beş bin öğretmen yetiştirmek kabil olacaktır.”
Öğretmenlik ne zaman meslek oldu?
Görülüyor ki öğretmenin de öğrencinin de bilimsel bilgi kadar yaşam becerisiyle dolu olması hedefleniyor. İşte bu utku, cumhuriyetin güçlü karaktere sahip insan gücünün nereden kaynaklandığını gösteriyor. Elbette öğretmenler bugünü kutlamayı ve hatırlanmayı sonuna kadar hak ediyor. Ancak cumhuriyetin eğitim ve öğretim hayatımız için olduğu kadar öğretmenlerimiz için de ne kadar önemli olduğunu son bir bilgiyle ortaya koyalım. 13 Mart 1924 tarihinde TBMM’de kabul edilen Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu, öğretmenliği “Devletin umumi hizmetlerinden talim ve terbiye vazifesini üzerine alan, müstakil sınıf ve derecelere ayrılan bir meslektir” şeklinde tanımlamıştır. Yani öğretmenlerimizin öğretmenliği de yine cumhuriyetle tanımlanmış ve güvence altına alınmıştır. Bütün öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun.