CHP, 7418 sayılı Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un, ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçunu işleyenlerin hapisle cezalandırılmasını düzenleyen 29. maddesinin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.
Başvuru dilekçesini teslim ettikten sonra AYM önünde açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, şunları söyledi:
“Anayasa Mahkemesi’ne yaptığım başvuru içi huzurunuzdayım. 13 Ekim 2022 tarih ve 7418 sayılı Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 29. maddesi ile 5237 sayılı TCK’ya eklenen 217/a maddesinin Anayasa’nın 2, 13, 25, 26, 28, 38, ve 153. maddelerine aykırılığı nedeni ile iptal davası açtık, dava sonuçlanıncaya kadar da yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesine ilişkin dilekçemizi biraz önce yüksek mahkemeye sunduk. Neden hemen, daha bugün onaylanır onaylanmaz yüksek mahkemeye başvurduk? O zaman da söylemiştik; bu, bir Stalin kavgasıdır, Stalin yasasıdır ve bunun daha büyük kayıplara, vatandaşların daha büyük mağduriyetine yol açmaması adına yüksek hassasiyet göstererek 29. maddeyi bugün mahkemeye sunduk. Kanunun tümü ile ilgili hazırlıklarımız devam etmektedir, bilahare süresi içerisinde yasanın, Anayasa’nın öngördüğü süre içinde de bu kanunun tamamını mahkemeye getireceğiz.
7418 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile TCK’ya 217/a maddesi eklenerek, ‘halkı yanıltıcı bilgiye alenen yayma’ suçu ihdas ediliyor, bir suç ihdas ediliyor. Buna göre; sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli bir şekilde alenen yayan kimsenin bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması öngörülüyor. Bu, Anayasa’nın biraz önce saydığım, Cumhuriyet’in nitelikleri, temel hak ve hürriyetin sınırlandırılması, düşünce açıklama ve yayma hürriyeti, basın hürriyeti ve Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ile ilgili hususlarına açık ve aleni aykırıdır.
“Otoriter rejimlerin yalan haberle mücadele azmi, gerçeğe ya da hakikate olan tutkularından değil”
Kanunun başlığı ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ diye yazılmış ama içerik, gerçeğe aykırı bilgi. Kanun yapılırken bile baştan ilk cümlesi yanlış iliklenerek yapılmış, başlığı ile içerideki suç şekli farklı şeyleri ifade ediyor. Bu, şu demek; otoriter rejimlerin yalan haberle mücadele azmi, gerçeğe ya da hakikate olan tutkularından değil. Gerçeği belirleme tekelini ele geçirmek ve yalan söyleme tekeli oluşturma arzularından kaynaklanıyor. Örnek; Fahrettin Altun, en son Bartın’da yaşanan faciadan sonra, bakanlar ve resmi kurum ve kuruluşlar dışında yapılan bütün paylaşımları dezenformasyon olarak ifade etti. Yine somut olan, basında Sayıştay denetim raporlarına dayanarak yapılan bazı açıklama ve haberler de bir kamu ortaklığı olan Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafından dezenformasyon sayıldı. Yani Sayıştay raporunu CHP milletvekili kamuoyu ile paylaştı, Türkiye Taşkömürü İşletmeleri ‘dezenformasyon’ diyor. Fahrettin Altun tweet atıyor; ‘Meydana gelen elim kaza ile ilgili yapılan dezenformasyon içerikli paylaşımlara vatandaşlarımızın itibar etmemesi, konu ile ilgili bölgede bulunan bakanlarımızın ve resmi kurumların açıklamalarını dikkate almalarının önemini bir kez daha ifade etmek isterim’. Yani Fahrettin Altun diyor ki ‘Bakanların ve benim dışında yapılan bütün açıklamaları dezenformasyon sayacağız’. Bu; muhalefeti, medyayı, basını, sosyal medyayı susturmaktır. Kendi yalanlarını gerçek gibi sunmak, gerçekleri yalan diye itileme yasasıdır ve kabulü mümkün değildir. Kaldı ki bu konuda yüksek mahkemenin daha ağustos ayında verdiği bir karar var; Basın İlan Kurumu tarafından verilen cezalara bakıldığında, kuruma tanınan yetkinin, basının etik değerlerini düzenleme açısından, amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı bir etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu tespit edilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin Basın İlan Kurumu ile ilgili bireysel bir başvuru üzerinden verdiği karardan sonra bugün, 29. madde ile yaptığımız başvuruyu bekletmeksizin, yürürlüğü durması bakımından bir an önce ele alması bakımından yüce millet adına yüce mahkemeden talep ediyorum. Üzülerek şunu söyleyeyim, TBMM’deki görüşmelerde söyledim; ‘Bu kanun, Türkiye’deki demokrasiyi tahrip etmekle kalmaz, Türkiye’yi dünya milletler ailesi içinde demokrasi liginden düşürmez, kategori dışında tutar’ dedim. ‘Hukuk olmayan, hukukun çalışmadığı ülkeler ligine ineriz’ dedim. Türkiye zaten şu anda, bu kanundan önce yolsuzluk endeksinde 180 ülke arasında 96. sırada. Basın özgürlüğü endeksinde zaten 180 ülkede 149. sıradayız. Hukukun üstünlüğü endeksinde 139 ülke arasında 112. sıradayız.
“‘Bu dezenformasyondur’ dediği her bilgi ile ilgili harekete geçecekler”
Muhalefete zindan tepkisi ile muhalefeti susturmak mümkün değil. Şimdi yolsuzluklar konuşulmasın, rüşvet konuşulmasın, yoksulluk konuşmasın isteniyor ve bu, Anayasa’ya çok açık aykırı bir yasal düzenleme ile yapılıyor. Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu Başkanlığı, Zoom toplantılarından WhatsApp yazışmalarına kadar muhalefetin, vatandaşın, medyanın bütün içeriklerine el koyabilecek. Basın İlan Kurumu, ilandan men cezası ile yandaş olmayan medyaya nefes alma hakkı bile tanımayacak. Sarayın savcı ve hakimleri de Fahrettin Altun’un ‘bu dezenformasyondur’ dediği her bilgi ile ilgili harekete geçecekler. Diyor ya ‘Madenle ilgili bakanlar dışında konuşulan her şeyi dezenformasyon sayarım’ diyen bir kafanın yönettiği bir ülke, bu kafaya teslim olmuş. Meclis’in çıkardığı yasayı mahkemeye götürdük. Uzatmaya gerek yok, bir söz okuyayım şimdi; ‘Kelimeler silahtan daha güçlüdür. Düşmanlarımızın silahlanmasına izin vermiyoruz, neden konuşmalarına izin verelim’. Bu sözü Stalin söylemiş, şimdi Erdoğan tatbik ediyor. Kanunu mahkemeye götürmemizin temeli de bu sözün altında yatıyor. Bakanlığı dolandıran bakanı da konuşursak dezenformasyon yapmış olacağız.
“Bu yasa seni kurtarmaz”
Sermaye Piyasası Kurulu’ndaki kirli rüşvet ilişkilerini konuşursak dezenformasyon yapmış olacağız. Mafyadan 10 bin dolar rüşvet alan milletvekilini konuşursak dezenformasyon yapmış olacağız. 128 milyar doları hiç edenleri sorarsak dezenformasyon yapmış olacağız. ‘Beşli Çete’ye çekilen peşkeşi sorarsak dezenformasyon yapmış olacağız… Herkesin şunu bilmesini isterim, başta Erdoğan’ın; bu yasa seni kurtarmaz. Bu gömlek, bu millete dar gelir; yırtar atar. Türk siyaseti, bu zinciri parçalayacak demokratik kabiliyet ve olgunluktadır. Demokratik siyaset, bu zinciri kırıp parçalayacaktır. Herkesin rahat olmasını, Türkiye ve demokrasimize inanmaya her şeye rağmen, bütün olumsuzluklara rağmen devam etmesini ve CHP’ye güvenmesini bekliyoruz.
40 maddelik kanunun tümü ile ilgili tüm hukukçularımız çalışıyorlar. Biz şuna bakarız, Meclis ve Anayasa, ana muhalefet partisine buraya başvurma yetkisi vermiş. Biz burada, ‘Bunu AKP getirdi, hepsini götürelim’ değil, açarız tane tane bakarız, hangisinin Anayasa’ya aykırılığı varsa, bizim lehimize de olsa, AKP’nin aleyhine de olsa götürürüz. Böyle bakıyoruz. 29’u bugün niye götürdük? Bir farkındalık yaratmamız lazım, tehlikeye yüksek mahkemenin dikkatini çekmemiz lazım. Şimdi, kanunun bir kısmı nisanda yürürlüğe girecek, altyapı hazırlıkları ile meşguller. Hadi bizim dokunulmazlığımız var ama siz basın çalışanlarının ya da muhalefetin ya da vatandaşın sözü üzerinden, vatandaşı bu yasaya göre tutuklu yargılanmaları içeren bir hal olduğu için bu yasa ile insanlar kodese doldurulabilir, zindanlara atılabilir. Şimdiden kamuoyunun dikkatini çekmemiz lazım. Yüksek mahkemeye de aracılığınız ile sesleniyorum; yürürlüğün durdurulması noktasında bir an önce talebimizin acilen gündeme alınmasını, demokrasimizin daha çok tahribat almaması için, demokrasimizin daha çok yara almaması için talep ettik.
“Bütün uluslararası örgütlerin reddettiği bir yasa”
Bunun en geç kasımda çıkması lazım. Bu, dünyanın da dikkatini çeken bir yasa, özellikle 29. Madde. Bütün uluslararası örgütlerin bu halini reddettiği bir yasa. Çıkarılmaya çalışılan ülkeler olmuş, hepsinde geri adım atılmış. Türkiye, dünya milletler ailesinde hukukun işlemediği bir ülke olarak anılmamalıdır. Bunu sağlayacak olan da yüksek mahkemedir.” (ANKA)