CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
Öztrak, TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri süren sosyal medya yasası teklifine ilişkin, “Güya ‘gerçeğe aykırı bir bilgiyi’ kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yayan kimseye, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getirecekler. Peki, gerçeğin ne olduğuna kim karar verecek? Elbette Erdoğan. Erdoğan çıkıp, ‘Cehalet güçtür. Savaş barıştır. Kölelik özgürlüktür’ diyecek doğru olacak.” dedi.
Öztrak, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Nöro klasik ekonomi” söylemini anımsatarak, “Epistemolojik kopuş’, ‘Heteredoks politika’, ‘Nöro ekonomi’ gibi daha önce kendilerinin bile duymadıkları bilmedikleri kavramlarla kulp takmaya kalktılar. Millete alay konusu oldular. En sonunda da ‘Nöro klasik şeyler’ diyerek zırvalamakta zirve yaptılar.” diye konuştu.
Öztrak, konuşmasında şunları kaydetti:
“Çakma ekonomist, ekonomi ilmine etmedik işkence bırakmamıştır. Gerçekleri kendi arzusuna göre eğip büken bu bezirgân zihniyet milletin ekonomisini bitirdi. Ülkemizi yönetilemez hale getirmiştir. Milleti her gün daha da perişan eden politikasızlıklarına, sebebi oldukları yıkıma, ‘Epistemolojik kopuş’, ‘Heteredoks politika’, ‘Nöro ekonomi’ gibi daha önce kendilerinin bile duymadıkları bilmedikleri kavramlarla kulp takmaya kalktılar. Millete alay konusu oldular. En sonunda da ‘Nöro klasik şeyler’ diyerek zırvalamakta zirve yaptılar. Bu yönetim toplumun umudunu çalıyor, mutsuz ediyor.
“Bakanlık ne derse konsey de onu yapıyor”
Süt üreticileri, besiciler; aylardır yüksek maliyetler nedeniyle feryat ediyor. Ama seslerini duyan yok. Son bir yılda besi ve süt yemi yüzde 115 zamlanmış. Mazot yüzde 215 zam görmüş. Ama Ulusal Süt Konseyi, ‘Nuh diyor, peygamber demiyor.’ Hazine ve Maliye Bakanlığı, Ulusal Süt Konseyi’ni vesayeti altına almış. Bakanlık ne derse konsey de onu yapıyor. Nebati Bakan, yine engin ekonomi bilgisini konuşturuyor bu arada; ‘Çiğ süt fiyatı artınca, yem fiyatları da artıyor’ diyor. Süt Konseyi’nin elini kolunu bağlıyor. Üzülerek ifade dedeyim bunu söyleyen maalesef bu ülkede Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğunu işgal ediyor.
“İhtiyaç duyulan kaynak 42 milyar lira”
Çiğ süt fiyatını 7,5 liraya sabitlemişler. Öyle bekliyorlar. Ama süt fiyatları artmadığı halde mazot ve yem fiyatları başını alıp gidiyor. Sektör uzunca bir süredir can çekişiyor üretici, gebe hayvanlarını kesiyor. Bu beceriksizler yüzünden en az 1 milyon damızlık ve süt ineği kesime gönderilmiş. Bunu şimdi yerine koymaya kalksak ihtiyaç duyulan kaynak 42 milyar lira. Tabi alacak hayvan bunlara bakacak da besicileri bulabilirsen.
“İçecek süt, yenecek peynir, ekmeğimize sürülecek tereyağı bile bulamayacağız”
Bu rakamları biz söylemiyoruz. Çiftçilerimizin, üreticilerimizin çatı örgütü söylüyor. Dün yeniden TMO’nun ucuz buğday ve arpa satmasına karar vermişler; yem için. Yine pansuman, yine aspirin. Üreticiyi rahatlatacak gerçek tedavi yok. Buradan uyarıyoruz; besiciyi Nebati Bakan’a teslim edip böyle giderseniz market raflarında içecek süt, yenecek peynir, ekmeğimize sürecek tereyağı bile bulamayacağız. Bugün çiğ süt hala 7,5 lira. Ama sütün litresi rafta 21 lira. Süt üreticisinin cebine girmeyen para kimin cebine gidiyormuş? Bu işi araştırıyorlar. Bu işi komitelere havale etmiş. Komite üstüne komite kurup, neden bu hale geldiğine bakıyorlar. Onu araştırıyorlar. Ama bu komitelerde süt üreticisi yok, süt tozu ithal edenler var. Çok araştırmayın, bu kadar araştırmanıza gerek yok. Paramızı pul etmenizin neticesinde, soğutmalı süt kamyonlarında kullanılan mazotun, soğutma tanklarında, fabrikalarda kullanılan elektriğin, gazın fiyatları nereye çıktı ona bir bakın. Rütbe-i aklınızın eserini göreceksiniz.
“Elin verdiği emirleri yerine getirmek zorunda kalacağız”
Önümüz kış… Buğdayın, arpanın, kırmızı mercimeğin ekim zamanı geldi. Çiftçi tarlasına girecek, ama mazota, gübreye yaklaşamıyor. Son bir yılda, tarlaya atılacak taban gübre yüzde 200 zam görmüş. Mazotu biraz önce söyledim. Yüzde 215 zamlanmış. Her gün zam gelmeye de devam ediyor. Çiftçi tarlasına gidemezse, taban gübresini atamazsa yiyecek ekmek bulamayacağız. Buradan uyarıyorum: Elin buğdayına, arpasına, mercimeğine muhtaç kalacağız. Sonra da elin verdiği emirleri yerine getirmek zorunda kalacağız. Bunun telafisi yok. Üreticiye verilen desteklerin mutlaka artırılması, gübrede iç tüketime öncelik verilmesi gerek. Ama bildikleri tek şey zam.
“Aradaki fark 68 puan”
Üreticinin enflasyonu şaha kalktı. 12 aylık artış, yüzde 151,5. Madencilik ve taş ocakçılığı sektöründe fiyat artışı yüzde 165, enerjide yüzde 417. Üretici enflasyonundaki bu rakamları daha önce hiç görmedik. Bunların hepsi korkunç birer rekor. Dünya üzerinde üretici enflasyonunun en yüksek olduğu ülke Türkiye. Dünya şampiyonuyuz. TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla üretici enflasyonu yüzde 151,5. Tüketici enflasyonu yüzde 83,5. Aradaki fark 68 puan. Bu da rekor. Ama çok kötü bir rekor. Aradaki fiyat farkı, öyle veya böyle; bir süre sonra tüketiciye mutlaka yansıyacak. Hayat pahalılığı milletimizi ezmeye devam edecek. Üretici mutlu değilse, tüketicinin mutlu olması mümkün değil.
“Gıda enflasyonu dünyanın 12 katı”
Bugün dünyada gıda fiyatları hızla geriliyor. Birkaç ay önce dünyada yüzde 34 olan gıda enflasyonu, ağustosta yüzde 8’e kadar düştü. Peki, bizde kaç? Gıda enflasyonu Türkiye’de yüzde 93. Dünyanın 12 katı. Ama utanmadan milletin karşısına çıkıp, enflasyon bizden değil dışarıdan diyorlar. TÜİK’in makyajlı verileriyle bile bakıldığında, son bir yılda; patates yüzde 170, şeker yüzde 164, süt yüzde 127, makarna yüzde 113, ekmek yüzde 98, peynir yüzde 89 zam görmüş. Bir kilo kıyma 150 lira olmuş. En ucuz protein dediğimiz yumurtanın tanesi 2,5 lirayı aşmış. Allah aşkına bu fiyatlarla millet çoluğunu, çocuğunu nasıl doyuracak? Dedik ya, Bunlar da ‘Tayyip’i Üzmeyen İstatistik Kurumu’nun’ rakamları. Saray’ın ağır makyajından geçmiş rakamlar.
“Daha önce hiç görmedik”
TÜİK’in makyajlı enflasyonu yüzde 83,5. İstanbul Ticaret Odası’nın açıkladığı enflasyon yüzde 107. ENAG’ın açıkladığı enflasyon ise yüzde 186. Enflasyonun bu kadar şahlandığı, enflasyon rakamlarının da birbirinden bu kadar farklı olduğu bir başka dönemi daha önce hiç görmedik. Hükümetin vatandaşın halinden haberi yok. Madem, ‘enflasyonu şaşırtıcı bir hızla düşürme kabiliyetine sahipsiniz’, o zaman enflasyonun dünya rekorları kırmasına neden izin verdiniz? Neden milleti perişan ettiniz? Neden enflasyonu hala düşünmüyorsunuz? Elinizi tutan kim?
“Enflasyon daha da azar”
Geçtiğimiz aralık ve ocak aylarında, enflasyon sırasıyla yüzde 13,6 ve yüzde 11,1 idi. Gelecek aralık ve ocak aylarında tüketici fiyatları bu kadar artmaz, biz de taş atıp elimiz yorulmadan, ‘Enflasyonu düşürdük’ diye, millete caka satarız umuduyla hareket ediyorlar. Siz bu dış ticaret açığıyla, bu döviz kasası açığıyla ve politikasızlığınızla, gelecek aralık ve ocak aylarında da paramızı pul etmeye devam edersiniz. Enflasyon daha da azar.
“En zengin yüzde 1, toplam servetin yüzde 41’ine sahip”
Hep diyoruz; enflasyon en acımasız halk düşmanıdır. En acımasız vergidir. Gelir dağılımını daha da bozar. Fakiri, fukarayı ezip geçer. Sadece son üç yılda, emeğin milli gelirden aldığı pay, 10 puan düşmüş. Bu sizin marifetiniz. Bu hükümet ücretle geçinen emekçilerin cebinden 67 milyar dolarını aldı. Yandaşın cebine koymuş. Zengini abat etmiş. Emekçinin halini berbat etmiş. Türkiye’deki en zengin yüzde 1, toplam servetin yüzde 41’ine sahip. Türkiye dünya üzerinde servet dağılımının en adaletsiz olduğu üç ülkeden biri. Bizden daha kötü olanlar; oligark ekonomisi Rusya ve teneke mahallelerin olduğu Güney Afrika.
“Ülkeye gaz alacak para bulamayacaksın”
İşte BOTAŞ’ın hali… Sadece son bir yılda bütçeden BOTAŞ’a 169 milyar lira kaynak aktarıldı. Yetmedi. BOTAŞ, dışarıdan 925 milyon Euro borç aldı. Kimden aldı? Bizi kıskanan Almanya’dan. Bu da yetmedi. 300 milyon Euro dış borç için yine dışarıda kapı kapı dolaşmaya başlamış. Şimdi de BOTAŞ’ın doğal gaz borcunun 2024’e ötelenmesi için Ruslardan ricacı olduğu yazılıp çiziliyor. Bu açıkçası, iflasın ilamıdır. Devlet kuruluşu ‘Ödeyemiyorum, borcumu ertele’ derse bunun adı moratoryumdur. Mirasyedilik de budur. İflas da budur. Atadan, deden kalan malı mülkü 63 milyar dolara satacaksın. Üstüne içeriden dışarıdan 130 milyar dolar borç alacaksın. Bir de milletten 2 trilyon 494 milyar dolar vergi toplayacaksın. Senden önceki hükümetlerin 79 yılda harcadığının 4 katını sen 20 yılda harcayacaksın. Sonra da ülkeye gaz alacak para bulamayacaksın. Genel Başkanımız defalarca sordu, biz sorduk; bu paralar nereye gitti? Kimin kursağına girdi?
“Milletimiz bu hesabı size ilk gelecek sandıkta ödetecek”
Bu hayırsız mirasyediler yediklerinin, içtiklerinin hesabını bizim sırtımıza bırakıp kaçmaya hazırlanıyorlar. Ama yok, öyle yağma. Milletimiz bu hesabı size ilk gelecek sandıkta ödetecek. Kayınpeder, damat bir oldu; Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını mahalli idare seçimlerinde buharlaştırdılar. Sahte istikrar havası bastılar. Sonra damat, ‘at izi, it izine karıştı’ dedi. Çekti, gitti.
Yılbaşından bu yana satılan rezerv 75 milyar dolara ulaşmış. Döviz kasası tamtakır. Tulumbada su bitti. Dün açıkladılar: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz kasası 59 milyar dolar açık veriyor, net. Cumhuriyet tarihinde böyle bir açık hiç yaşanmadı. Bu ülke II. Dünya savaşını gördü. Kore Savaşı’nı gördü. Kıbrıs Barış Harekatı’nı gördü. Büyük depremler, afetler gördü. Ama döviz kasasında hiçbir zaman, bu büyüklükte bir açık görülmedi. Korkarız bunlar Merkez Bankası’nın döviz rezervini milletin emaneti olan beytülmali yağmalanacak bir ganimet sanıyorlar. Çok açık söylüyorum, bu tablo iflasın ilamıdır.
“TL, Gürcistan larisine karşı yüzde 36 değer yitirdi”
1 dolar 13 lira 85 kuruş iken, Nebati Bakan çıktı, ‘Korkmayın Türk lirası en zayıf durumunda, daha fazla değersizleşemez’ dedi. Bugün dolar 18 lira 58 kuruş. O günden bugüne Türk lirası, dolar karşısında yüzde 26 daha değer yitirdi. Paramız sadece Amerikan dolarına karşı değil uzak, yakın pek çok ülkenin parasına karşı değer kaybediyor. Sene başından bu yana Türk lirası Gürcistan larisine karşı yüzde 36, savaştaki Rusya’nın rublesine karşı yüzde 42, sokaklarında protestolar olan İran’ın riyaline karşı yüzde 29, Irak’ın dinarına karşı yüzde 30, Suriye lirasına karşı yüzde 28, Bulgar levasına karşı yüzde 17 değer kaybetti.
“Mehmetçiğimize ihale ediyorlar”
Bu güzelim ülkeyi elin 1 milyoncu mağazasına çevirdiler. Kendi vatandaşına pahalı, elin vatandaşına ucuz ettiler. Tablo ortada paramız pul oldu. Tulumbada su bitti. Döviz kasasının dibini sıyırdılar. Veresiye gaz için şimdi Rusya’dan himmet bekliyorlar. Doların yeşili hatırına Katar’daki Dünya Futbol Şampiyonası’nın korumasını kahraman Mehmetçiğimize ihale ediyorlar.
“Soros’u haklı çıkaran Erdoğan’a bu ayıp yeter”
Erdoğan ile samimi fotoğrafları olan Soros. Ama şimdi Erdoğan çıkmış, Avrupa Siyasi Topluluğunun yapıldığı Çekya’da, ‘Soros hep gazetecileri satın alır’ diyor. Biz söyleyelim, yalnız gazetecileri değil politikacıları da satın alır. Ne demişler, ‘Kişi, kendinden bilir işi.’ Soros’la masaya oturan, Soros’u haklı çıkaran Erdoğan’a bu ayıp yeter.
“Bize etmedik hakareti bırakmamıştı”
Şimdi ne diyor? ‘Alışılmış bir siyasetçi değilmiş. Vakti saati geldiğinde Suriye Başkanı ile görüşme yoluna gidebilirmiş.’ Alışılmış bir siyasetçi olmadığı el hak, doğru. Milletin başına bu kadar tebelleş olan bir siyasetçiyi bu ülke ilk defa görüyor. Biz ‘Suriye krizi için Esad ile görüşün’ dediğimizde bize etmedik hakareti bırakmamıştı. ‘Kalleş Esed’in elini sıkmam’ dediğinde takvim yaprakları 2013’ü gösteriyordu. Üzerinden 10 yıl geçti. ‘Emevi Caminde namaz kılacağım’ diyerek bu milletin 50 milyar dolardan fazla parasını harcadı. 5 milyon Suriyeli ülkemize girdi. Sınırımızı korumak için yüzlerce şehit verdik ve Erdoğan’ın bugün tüm dış politikası ağa ile marabanın hikâyesine dönmüş vaziyette. Madem sonunda buraya gelecektin, bu kadar zararı milletin sırtına neden yıktın?
“RTÜK ceza yağdırdı”
Dün RTÜK, yine ‘Recep Tayyip Üst Kurulu’ gibi bir karar verdi. Bir mafya babasının açıkladığı büyük borsa vurgunu ve rüşvet iddialarını ekranlarında tartıştırdılar diye KRT’ye, Halk TV’ye, TELE 1’e ceza yağdırdı. Gerekçe, skandalda adı geçen isimler küçük düşürülmüş. Bunların bir tek istedikleri var, seçimlere kadar, yolsuzluk, yoksulluk, yozlaşma ve yönetimdeki ahlaki çürüme, yazılmasın, çizilmesin, tartışılmasın.
“Gerçeğin ne olduğuna kim karar verecek, elbette Erdoğan”
Meclis açıldı, hemen sansür yasasını getirdiler. Güya ‘gerçeğe aykırı bir bilgiyi’ kamu barışını bozmaya elverişli şekilde yayan kimseye, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası getirecekler. Peki, gerçeğin ne olduğuna, neyin gerçeğe aykırı olduğuna kim karar verecek? Elbette Erdoğan. Erdoğan çıkacak, ‘Cehalet güçtür. Savaş barıştır. Kölelik özgürlüktür’ diyecek doğru olacak. Ama vatandaş sosyal medyada bunun tersini söylerse 1 yıldan 3 yıla kadar hapsi göze alacak. Amaç; baskı ve korkutmayla seçime kadar sosyal medyayı kontrol altına alma. ‘Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklarla mücadele edeceğiz’ diye göreve geldiler; bugün görevden giderken; yolsuzluk ve yoksulluğu gizlemek için yasaklardan medet umar hale geldiler. İşte bu yozlaşmış kadrolar elinde, Türkiye’nin her yerinde çok büyük özgürlük sorunları yaşıyoruz. Fikir ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, ekonomik özgürlükler… Hepsi bitti.
“Erdoğan Montrö’ye sığınmadı mı?”
Emekli amiraller sırf fikirlerini açıkladı, ‘Montrö Sözleşmesi’ni savundu’ diye savcı 12 amiral için hapis cezası talep etti. Amirallerin rütbesinin sökülmesini istedi. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bu amirallerin haklılığını ortaya koymuyor mu? Erdoğan Montrö’ye sığınmadı mı? Sığındı. Peki, bu neyin kini, neyin garezi? Konuşan Türkiye’den neden çekiniyorsunuz? Ama artık az kaldı. Bu korku imparatorluğunu sandıkta hep beraber yıkacağız.
“Biz kazanacağız tüm Türkiye kazanacak”
Savaştan değil, ‘Yurtta barış, dünyada barıştan’ yana, ele, el açmaktan değil, üreterek kazanmaktan yana, milletin ekmeğini, aşını, işini küçültmekten değil, büyütmekten yana, refahın hakça paylaşılmasından yana, siyasi tarihimizin farklı ve köklü damarlarından gelen altı parti bir aradayız. Biz kazanacağız 85 milyon yurttaşımız kazanacak. Biz kazanacağız tüm Türkiye kazanacak.”
Öztrak, açıklamalarının ardından, soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasa konusundaki açıklamalarının anımsatılması ve “Anayasa değişikliği Meclis’e gelirse destekleyecek misiniz?” sorusunun sorulması üzerine Öztrak, “Bugün Genel Başkanımız, sosyal medyadan; görüşlerimizi paylaştı.” dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin, “Enflasyonu nasıl çözeceğinizi söylemeniz lazım. Bu işler kuru sıkı ifadelerle, ‘biz çözeriz’ demekle olmuyor” sözlerinin sorulması üzerine Öztrak, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Nebati bakanın çözemediği kadar, bizim bu sorunları geçmişte çözmüşlüğümüz var. Merak ediyorsa, kağıdı kalemi alsın gelsin. Çözümü kendisine ezber ettiririz. Boş lafları bıraksın. Enflasyona ezdirdiği ücretlinin feryatlarını duysun. Bakın, bugün; işçisi işvereni bağırıyor. Gelir vergisi dilimleri, enflasyon nedeniyle, çalışanları perişan ediyor. Güncellenmesini talep ediyorlar. İşte bak işçi ve işverenin meselesini takip etsin.”
Öztrak, Eski Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun Lefkoşa Büyükelçiliği’ne atanması ile ilgili soruya ise şu yanıtı verdi:
“Bu ülkede mesleki kariyerin önemi kalmadı. Ülkede rüşvet alan siyasetçi bakan büyükelçi oluyor. Tek kelimelik dış politika müktesebatı olmayan kişiler büyükelçi yapılıyor. Saraydaki bu çürüme içimizi yakıyor. Büyükelçilikler ulufe olarak dağıtılıyor. Dış politika tecrübesi olmayan kişiler en hassas misyonlara, büyükelçi olarak atanıyor. Allah sonumuzu hayreylesin.” (ANKA)