Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, parti genel merkezinde düzenlediği haftalık basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
Karamollaoğlu, konuşmasında, Sosyal Konut Projesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti, dış politika ve hayat pahalılığı konularına değindi.
Karamollaoğlu özetle şunları söyledi:
“Hayat pahalılığının oluşturduğu sıkıntıları gideremeyen ve memnuniyetsizleri ortadan kaldıramayan iktidar ise kaybetmek korkusuyla neredeyse elindeki bütün kartları masaya sürmeye başladı. Adeta bölümü bitirmek için tüm tuşlara basan bilgisayar oyuncusu gibi davranıyor. Psikolojik bir hava içinde. Ne var ki iktidarın vatandaşa verdiği müjdeler bu hayat pahalılığının yanında birer köpükten farksız gözüküyor. Sözde en büyük müjde olarak takdim edilen konular bile birkaç hafta içinde etkisini yitiriyor. Çünkü, bu konuda ciddi adımlar atılamıyor. Asgari ücret zammı, ek gösterge, EYT düzenlemesi derken yakın zamanlarda açıklanan TOKİ kampanyası iktidarın kendisinden hızla uzaklaşan seçmenlere yaptığı son girişimlerden birisi olarak tarihe geçti. Sayın Erdoğan, dar gelirlilerin ev sahibi olma umudunu seçim malzemesi olarak kullanmakta kararlı. Daha da açık bir ifadeyle insanımızın umutları ile duygularıyla oynuyor adeta. Konut, gündeme gelmişken bu sefer 500 bin konut müjdesi veren Sayın Cumhurbaşkanı acaba 2019 yılında müjdesini verdiği 100 bin konutun akıbetinden haberdar mı, merak ediyoruz.
“20 yılık bir iktidar hala büyük vaatlerle insanın gönlünü almaya çalışıyor”
Biz söyleyelim, 2019’da benzer cümlelerle duyurulan 100 bin konut projesi temel aşamasından öteye geçemedi, vatandaşımızın ev sahibi olma hayalleri ne yazık ki gölete dönüştü. Bunu da bilerek kullanıyorum; çünkü, Aksaray’da gölete dönüşen temellerden biri maalesef 16 yaşındaki bir yavrumuzun ölümüne sebep oldu. Birbirine bağlamak için değil ama bir gerçeği ortaya koymak için bu ifadeleri kullanıyorum. TOKİ, vatandaşın umutları üzerine inşa edeceği bu 500 bin konuta başlamadan önce acaba 2019 hatta 2018 ve 2020 yılları arasındaki kuraya açtığı projeleri bitirebilecek mi biz bunun endişesini, şüphesini taşıyoruz. Öte yandan bu konutlar bitirilse bile ödeme planları dikkate alındığında yine dar gelirlilerinin konut sorununu çözmüş olacak bu projeler. İstanbul’da 18 bin lira, Türkiye genelinde 16 bin liranın altında gelirli olanların bu projelerde herhangi bir payı olmayacağı kesin. Bu da bir itiraf, kendileri söylüyorlar. Çalışanlarımızın tahminen yüzde 70’i bu gelirin altında bir ücrete mahkûm.
Büyük konut hamlesi diye sunulan ve maalesef seçim yatırımı olduğu artık açık olan TOKİ projesinin hiçbir yaraya merhem olamayacağı da çok açık bir şekilde görülmektedir. Bu proje önemli bir proje. Bu proje mutlaka tatbik edilmeli, konut problemleri çözülmeden bir ülkede huzur ve iç barış tam olarak sağlanamaz. Herkes önce kendi evinde rahat, huzur içinde yaşayabilmeli. 20 yılık bir iktidar hala büyük vaatlerle insanın gönlünü almaya çalışıyor.
“Gençlerimiz, dışarıda yemek yemeyi lüks olarak görüyor”
Bakınız, enflasyonu hiç dikkate almadan rakamsal artışları büyüme hikayesi olarak anlatan Erdoğan, her fırsatta üniversiteli gençlere verilen burs miktarını örnek veriyor. İktidara geldiklerinde 45 lira olan öğrenci bursunun, paranın değerine bağlı olarak 800 liraya çıkışını anlata anlata bitiremiyor Erdoğan. Ama ne hikmetse, bursu artan üniversiteli gençlerin sofrasındaki ekmek küçülüyor, tabağındaki porsiyon azalıyor.
KYK yurtlarındaki 2-3 kişilik odaları ranza koyarak hapishane hücresine çeviren hükümet, şimdi de yemeklerde fiks menü veriyor; daha ucuz olduğu için. Öğrenciler artık sabah kahvaltısında zeytinli poğaça yemeye mecbur bırakılıyor. Zeytinli poğaça dediklerinin içinde de zeytini ara ki bulasın, mikroskopla bakınca ancak görülebilecek cinsten… Gençlerimiz, dışarıda yemek yemeyi lüks olarak görüyor, yurtlarda karınlarını doyurma çalışıyordu. Ancak şimdi kaldıkları yurtlarda bile yalnızca açlıklarını bastıracak kadar yiyebilir hale geldiler. Geleceğini emanet edeceği gençlerin karnını doyuramayan iktidar, şimdi ülkeyi 5 yıl daha yönetme yetkisi istiyor, 2053 ve 2071 hedeflerinden söz ediyor. Ne diyelim; Allah akıl, fikirsin versin!
Bilindiği gibi Sayın Cumhurbaşkanı, BM’nin 77. Genel Kurul Toplantısı nedeniyle bir süredir New York’ta bulunuyor. Onun hemen öncesinde de Şanghay İş birliği Örgütü Toplantısı nedeniyle Özbekistan’daydı. Biz bu ziyaretleri önemsiyoruz. Türkiye savaşın değil, barışın; çatışmanın değil diyaloğun esas olduğu bir süreç için her türlü ülkeyle, her türlü oluşumla temas halinde bulunmalıdır. Bunu önemli bir vazife olarak görüyoruz. Ancak bir gerçeği de ifade etmek isteriz ki dış politikadaki itibarımız ve etkimiz içerideki gücümüz ile doğrudan doğruya orantılıdır. Eğer istikrarlı bir ekonominiz, güçlü bir demokrasiniz, güven veren bir adalet sisteminiz yoksa etkili bir dış politikanız olamaz. Size bakanlar, arkanızdaki milletin hali ile dikkate alırlar.
“PYD’yi Türkiye’ye, Atina’yı Ankara’ya tercih eden bir Amerika var”
Cumhuriyet tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’ne en çok ziyaret yapan devlet başkanı Sayın Erdoğan olmuş. Bu kadar kavgalı hale gelmişiz, al gülüm ver gülüm bir sürü sıkıntılar yaşamışız ama Sayın Erdoğan ABD’den bir ayağını çekemiyor. Sonuç ortada, her geçen gün pervasızlaşan bir ABD var. Dün PKK’ya verdiği gizli gizli bir desteği bugün YPG’ye açıkça veren bir ABD var. PYD’yi Türkiye’ye, Atina’yı Ankara’ya tercih eden bir Amerika var. Bölgesel barış için kalıcı çözümün adresi ne Washington ne de Moskova’dır. Ne NATO ne Şanghay beşlisidir. Bunu Sayın Erdoğan’ın kabul etmesi gerekir.
“Bu topraklarda herkes için adalet hakim kılacak hukukun üstünlüğünü tesis edeceğiz”
Saadet Partisi olarak vatandaşına tepeden bakan, insanının dertlerine kulak tıkayan bir anlayışın karşısındayız. Toplumsal kutuplaşmaya da bu kutuplaşmayı körükleyerek ayakta kalmaya çalışan zihniyetlere de kesinlikle bir son vereceğiz. Bu topraklarda herkes için adalet hakim kılacak hukukun üstünlüğünü tesis edeceğiz. Enflasyonu kontrol altına almak, bu kötü gidişata dur demek mecburiyetindeyiz. Bunu gerçekleştirecek anlayış ve politikalar Saadet Partisi’nin politikalarıdır. Geçmişte yaptık, bunu yine yapacak güce, mantığa, projelere sahibiz. Dün Kıbrıs’ı verebilmek için kampanya düzenleyenler, bugün Kıbrıs’ta iftihar etme noktasında bütün uluslararası camia tarafından tanınmalıdır diyen bir anlayışa sahibiz. Tansu Çiller’i çıktığı Kardak kayalığına bugün çıkamıyorlar. Savaş noktasına geldiler, bu ne biçim anlayış? 18 adaya Yunanlar, göz göre göre yerleşti! Bu nasıl mantık Allah aşkına? Muhalefet, iktidarın yanlışlarını dile getirdiği taktirde, birileri hemen tepesine balyoz gibi iniyor! Bu anlayış içinde siz nasıl adaletten bahsedersiniz?” (ANKA)